Mir Murat Demir

KENDİ BEKLENTİLERİNİ KİLİTLİ ÇEKMECEYE SAKLA!

Mir Murat Demir

Başlık tuhaf mı geldi, gerçekten tuhaf, acayip ama istenen bu, beklenen böyle. Yaşıyoruz ve yaşarken insan olarak hak ettiklerimiz ve yaşamımız süresince ortaya koyduğumuz efor, emek karşılığında sahip olduğumuz kazanımlarımız vardır. Kişinin insan olarak da yurttaş olarak da yapmış olduğu iş, sunduğu emek karşılığı hak ettiği ücret, makam, mevki, seviyeli bir yaşam koşullarını istemesi doğaldır. Her birey emek verir ve karşılığını talep eder. Her birey kendi emeği karşılığını aldığı gibi merkezi ve yerel yönetimlerden doğal yaşamın devamını talep eder. Barışın temini ve devamlılığı, bireysel özgürlüklerin an olsun sekteye uğramaksızın daimi sürmesini ister. Yaşadığı her günün bir önceki yaşadığından daha neşeli, mutlu, güvenli, geleceğine dair her düşüncesinde umutlarını iyi, güzel, doğruya dair artırmak ister, yaşarken gerekli koşulların yapılandırıldığını, gerekliliklerin adım adım oluşturulduğunu görmek ister.
İnsandır, istek ve beklentileri bitmez, bitmemeli de. İnsan çokça istek ve beklentilere sahip olsa bile nelerin gerçekleşip hayata geçeceğini nelerin zamana yayılacağını nelerin de gerçekleşmesi için bir mucizenin yaşanması gerektiğini bilir. En temel, en doğal, en insani beklentiler, talepler vardır ki, süreklilik gerektirir. Toplumsal yaşam, ortak ve dengeli yaşamın temini ve sürekliliği için kanun, yasa, yönetmenlik, talimatlar vardır. Yazılı ve kanuni bağlayıcılığı olmasa da toplumun ortak yaşamsal tercihleri, etik kuralları, hassasiyetleri vardır. Kişilerin bireysel duruşları, tavır, tarz, davranış şekilleri olduğu gibi toplumunda hemfikir olduğu eğilimler vardır.
Hal böyle iken, bireyden, fertten ayrı ayrı ve birlikteliklerinden oluşan halktan istenen nedir?

Korkulması, çekinilmesi, evlere tıkılıp en asgari şartlara razı olunması, aksi giden, ters giden ne olursa olsun razı olunması isteniyor. Kısıtlı, dar, çekingen, eksiklerle devam eden bir yaşam haline devam edilip bu durum için dahi alkış tutulması, rıza gösterilmesi, en kepaze durumlar yaşanıyor olsa dahi büyük emek ve uğraşlar verildiğine, büyük mücadele ce çabalar verildiğine inanılması isteniyor. Böyle düşünmeyen, idare etmek yerine sesini yükseltip doğruları haykıranları dışlamamız, sindirmemiz, ötekileştirmemiz isteniyor.
Adaletin temini ve sürekliliği için, insanca yaşamın ve her insana akseden güzelliklerle devamı için çalışma ve organizasyonlardan ziyade farklı her düşünce sahibinden farklı her yaşam şeklini benimsemiş olandan nefret etmemiz bekleniyor. İnsanlıktan uzak, saldırgan, kaba, nefret dolu, uzlaşmaz, aksi, tek tek, ayrı ayrı kontrolü çok kolay neferler gibi yaşamamızı istiyorlar. Birlik, beraberlik, dayanışma, ortak güç ve ortak akılla hareket kabiliyetimizi önce köreltmek peşinden mümkünse tamamıyla yok etmek istiyorlar.

Nezaket, naiflik, dayanışma, insanca, sırt olma, başarı ve mutluluğa giden yolda basamak olma, basamaklar bulma halini, toplumsal birlikteliği darmadağın etmek istiyorlar ki, her pusmuş, her sinmiş, her cehaletini kazanç sanmış ezberci bireylerden oluşan toplumu çok daha kolay, rahat, keyfe keder idare edebilsinler. Işık, aydınlık, beklenti ve umut yumaklarımızı düşünme esnasında dahi yok etmeye yeltenip, din, ezber edilmiş tekrarlar silsilesine kurban edip, bu düşünce ve girişimleri haram yaftalamasıyla düşünme aşamasında yok etmeye girişiyorlar. 

“Vedat Türkali” nin “Düşündüğünü söylemekten korkmaya başlarsa bir kişi, düşünmekten de korkmaya başlar.” Sözü her zerremize şırınga edilip uyuşturulmadan, insan olduğumuzu unutmadan, ömür dediğimiz, zaman dilimi, süreç ki ne kadar kısa, anlayıp sindirerek yaşamak, ah ne güzel insanca yaşamak hep insan kalmak.

Mir Murat Demir

 

Yazarın Diğer Yazıları