Mehmet Zafer

BİLMEDİN..

Mehmet Zafer

Yorgun bir trenin dönemeçleri devirip ,dağların ayaklarının dibine serilen kentte
soluklanan garip bir yolcusuyum. Issız sokakların kaldırım taşlarını arşınlarken
 korkuyorum,kalabalık sokaklarda dolaşırken de..
Tanıdık tanımadık yüzlerce simanın akıp gittiği insan seli de korkutuyor beni,
gölgemi yoldaş edip yürüdüğüm yollar da..
Kendimi arıyorum
Gençliğimi..
Çocukluğumu …
Yağmurların yıprattığı duvarlardan
 Sıyrılıp düşen sıvalara sinmiş geçmişimi….
Ey sırtımı yasladığım duvar,
Kim bilebilir sen gibi beklemeyi !!
Sıfırın altında  seyreden turuncu sis lambalarının altında ,dağlarla gökyüzünün birleştiği yerde
sahipleniyorum hayallerime..Geçmişime yitik hafızamda can vermeye takatim kalmamış..
Ey yırtık kalbim, yama tutmayan yüreğim..
Bu kente ilk geldiğin gün hatırında mı ?
O günkü ellerin,ayakların gözlerin sende mi ?!
Ey genzimi yakan hasret,istersen sus..biliyorsun sürgünlüğün o günden kaldığını..
Ne kadar da kolaydı aşkı romanlarda dile getirmek !! Başkalarına ait günlüklerin,
sözcüklerin üzerinden göz gezdirmek, Ne kadar da kolaydı başka hayatlar üzerinden yürümek,
nasıl olsa acıyı yaşayan başkası,ölen de…
Kendi hayatının üzerinden geçmeye yüreğin yok değil mi !! Ödün kopuyor kendi gerçeklerini,
kendi sözcüklerinle dile getirmeye..Kendinle yüzleşmeye bile cesaretin yok yüreğim….
Yere düşüp yüzlerce parçaya bölünse de, ayna içine yansıyan görüntüyü çoğaltmaktan başka
ne  kaybetti kendinden ?? Sen neden parçalarına yansımaktan korkuyorsun ey  gerçeklerle yüzleşmekten kendini men eden yüreğim  ?
Bu kent yine soğuk,yine turuncu sis lambalarının altında üşütüyorum damarlarımdaki kanımı.Penceremden sızan ışıkların odamdaki sigara dumanına karıştığı bir gecede odun sobasının krağında çay bardağıyla sabahlara kadar sohbetim sürüyor.Bu kentin sokakları hasret kokuyor ve bu kente hâlâ kar yağıyor.
Ruhumun labirentlerinde dolaşıyorum,yazdığım şiirler odamın camından yansıyan akşam güneşlerine sırt çevirmiş,dün ve bugün arasına sınır çiziyor.Canım sıkkın,aşka kurtlar kadar aç,bütün herkese öfkeliyim.Ruhumun labirentlerinde dolaşıyor,bir zamnlarki bizi arıyorum.Biz, her günün yağmurunu bir sonraki yarına erteleyerek bu kuraklığı yarattık.Beklemesini sadece istasyonlardaki taş duvarlar biliyor.Yıllar önceki beni arayan ben,yıllar sonra aranacak bir ben daha bırakarak bu kenti terkediyorum ve beklemesini yine sırtımı yasladığım istasyonun taş duvarına bırakıyorum.
Biliyorum özlemek zor ,ama en zoru da özlememektir. Hiçbir şey yaşamamış gibiyim.Her şeyi bir odun sobasının etrafında çay içerken hatırlarım belki.
Va’dedilen gelişlerin gelmemesi zor ama, va’dettiğin gelişlerin aslında hiç olmadığını farketmek daha zor.Dahası ,çok acı… Yitirilmiş mutluluğun arkasından yitip gidiyorum işte..Seninle de,sensiz de olmuyor ey Yâr..
Senin için ne kadar acı çektim..
Ne kadar yoruldum…
Kaç uykusuz geçe geçirdim…
Karşılığını hiçbir zaman istemedim.
Bilseydin,bununla da yetinmeyi bilirdim.
Ama bilmedin...!!

Yazarın Diğer Yazıları