M. Said Yalçın

Tüm Olumsuzluklar, Kahpeliklere Rağmen..!

M. Said Yalçın

Hayal et, elinde iki bardak su; bir temiz, diğeri ise kirli.

Temiz suyu kirletmek kolaydır, ama kirli olan suyu arındırmak, onu saf su haline getirmek zordur hatta belki de imkansızdır.

Temiz suyun içine bir damla kirli sudan damlattığında rengi değişir, bulanır. Ve artık o, saf, temiz bir su değildir.

Kirli suyun içine ne kadar temiz su dökersen dök, saf ve temiz olmaz. Temiz olmasını istiyorsan suyu boşaltıp tekrardan doldurman gerek.

Ama o kadar vaktin varsa. Değiştirmek için zamanın varsa.

Yoksa o kirli bir bardak suyla bir başına kalabilirsin…

Hayatını sana verilmiş temiz bir bardaktaki su olarak hayel et şimdi de.

O bardaktaki saf suyu korumak da, kirli hâle getirmek de senin elinde. Bunu istediğin gibi kullanabilirsin. Sana verilmiş saf suyu kirletebilirsin.

Ama ömrün bittiğinde, sonsuz olarak yaşayacağın yerde o kirli su senin canını yakabilir. Canının yanmasını geçelim, o senin ulaşmak istediğin çoğu şeyi elinden alır. Her şey gözünün önünde iken onlara ulaşamazsın. Onca güzelliği hayal bile edemezsin. Çünkü sen sana en başında verilen saf tertemiz bir bardak suyu kirletmişsindir.

Kirlettiğin suyu temizlemen için aslında sana bir o kadar da şans verilmiştir. Ama sen hepsini ya ertelemişsindir ya da elinin tersiyle itmişsindir.

Bunların hepsine bir de “kader” dersin; “benim kaderimmiş kirli bir bardak suyla gitmek”.

Aslında buda senin kendini kandırdığın ve avutmaya çalıştığın bir cümle.

   Nefsine çok hoş gelir elbet, çünkü o cümleyle seni çoktan alt etmeyi başarmıştır. Nasıl olsa “bu senin kaderin” diye elindeki saf suyu daha da çok kirletmeni sağlar.

Hani seni diğer mahlukattan ayran en temel özelliğin vardı; düşünüyordun. Ve düşündüklerini uyguluyordun. Doğruyu yanlışı güzeli çirkini ayırt edebiliyordun, ne oldu? Niye yenildin? Neden nefsine bıraktın aklının iplerini?

Onun istediği de buydu aklının iplerini elinde toplamak. Aslında sadece aklının değil, ruhunun da iplerini nefsine verdin. Belki ruhunun iplerini vermeseydin, dönebilirdi en başa. Dur yapma diye bir ses gelebilirdi, o zaman. O zaman belki durur, kendine çeki düzen verebilirdin. Bunu yapmaya zamanın da olurdu. İşte o zaman…

Her şeye rağmen, belki geç değildir hâlâ. Gerçekten suyu tertemiz yapmak istiyorsan ve sabrın varsa… “Benim kaderimdi” cümlesini silerek başlayabilirsin. Ve nefsinin elinden aklının ve ruhunun iplerini alarak…

 

   Şimdi hayal ettiklerini düşün; sen bunun neresindesin? Ne yapmaktasın? Ve ne yapıyorsun? Bunları bulup sende bir yerden başlayabilirsin belki de. Ya en baştan ya da yarısından. Buna da sen karar ver.

                  Hep tutulmayan vaadlerde, sökün eder kederler. Böyle zamanlarda belli olur güvenin güvensizliği. Sırtını dayadığın ağacın devrilivermesi misali yaslanamaz olursun. Öyle ki hayat bile anlamını yitirir, kalabalıklar arasında yalnız kalırsın.

       Hep yapılmayan taatlerde sökün eder kederler. Böyle belli olur sorumluluğun sorumsuzluğu. Bu ihmâl veba salgını misali tüm yaşam alanına sirayet eder. Öyle ki görevler ve ödevler hafifletici sebeplere düçar olarak önemini kaybetmeye başlar. Lâkin Haşyet’i bilirse gönlün gidecektir hüzün...

                Hayat ya kimi zaman insanı tepesinin üstünde tutar, bir bakarsın seni almış yerin dibine sokmuş. Günlük hayatımızdaki kargaşalar sebebiyle .Yaşantımıza giren, dost dediğimiz ahlaksız ve kalitesiz insanların,hayatınızı alt üst edecek kadar aşağılanma kompleksine girmesi, ve  daha da kötüsü o ahlaksız ve kalitesiz dediğin insanlar ile bir arada çalışmak ya da yaşamak zorunluluğun olursa. En kötüsü de bu zaten.

                İnsanoğlu dünya'ya gelişi acısı ve tatlısı ile yaşanan hayatı ebediyete kadar sürdürmek. İyi ya da kötü. Kalleş ve arkadan konuşmaları kendilerine şikar edinmiş kalitesiz insanlara rağmen . Hayat güzel be. Yaşamasını bilirsen. Tolga Akpınar şairimi ne güzel demiş, 'Bir unutmanın içine kaç acı, kaç kırgınlık, kaç dost, kaç düşman sakladım.. Hepsinin adını “Geçmiş” koydum. En güzeli de geçmiş de kalmaları olacak.

TÜRKİYE YEREL GAZETECİLER DERNEĞİ :

Bir bakıyorsun hayat sana öyle acımasız tokat atıyor ki, hemde can dost dediklerinden. Ama için temiz, yüreğin pırıl pırıl, kalbin de kin yok nefret yok, çünkü her mahlukatı kendin gibi temiz görüyorsun. Geçtiğimiz hafta içinde ,Ankara'da yapılan olağan genel kurulda şahsımın kongreye katılmamasına rağmen, beni ödülllendirmişler. Genel Başkan Yardımcılığına getirmişler. Demekki sen iyi olunca, kalbin temiz olunca, kilometrelerce uzakta olan insanların kalbine de giriyorsun.O ana kadar yaşadığın olumsuz olaylar bir anda unutuveriyorsun. O ana kadar düşündüğün tek meseleyi devam ettirme kararı alıyorsun.Osho'nun güzel sözü; ''Sadece şefkat iyileştiricidir. Çünkü insanın içindeki tüm hastalıklar sevginin eksikliğinden kaynaklanır.'

               

 

 

Yazarın Diğer Yazıları