M. Nurullah Varol

YENİ DÜNYA DÜZENİNDE YERİMİZ….

M. Nurullah Varol

Dünyamız nereye gidiyor? Hangi evrelerden çekti dünyamız ve bu yüz yılda neler oluyor? Değerli okurlarım, tarihte Hunların hükümranlığı, Batı Roma İmparatorluğunun hükümranlığı, Osmanlı Saltanatının üç kıtaya yayılan hükümranlığı ve derken Batı aleminin dünya gezegeninde sürdürdüğü iptida ve kan eğemenliğinin belkide (umarım ki) son demlerini yaşıyoruz. Bu yüzyılda hemen hemen hiçbir devirde görülmemiş, kan ve gözyaşı ile yoğurulan dünyamız hala mazlum ve mustazaf insanların varlığı ile titremektedir. Yıllarca dışlanan,  bilerek ve isteyerek garip bırakılan topraklarda kendileri için bir gelir var ise oraları sömürmüş ve kendi çıkarttıkları sünni kutuplaşma ve ayrılıklarla o ülkelerde iç savaşın zemini adeta hazırlayan batı. İki tadafata silah satarak kazanmanın yolunu bulmuştur. Bir dönem iç savaş ve çekişmelerle kaynayan zayıf ülkeler ilerleyen süreçte demokrasi getireceğim , adaleti tesis edeceğim zığırtkanlığıyla kendilerine silah veren ülkelerin işgaline şahit olmuşlardır. En yakın zamanda Saddam sonrası Irakın durumu aşikar gözler önünde ve bugünde Suriye’nin durumu tüm açıklığıyla görülmektedir. Şimdi sormak istiyorum değerli okurlarıma; Batının medeniyet, demokrasi, adalet vs. getirmek için girdiğim dediği hangi toprakta tam anlamıyla bir demokrasi hükmü kurabilmiş ve bu ülkelerin halkının %’de kaçı bu işgallerden memnun olmuştur. Saddam Hüseyin döneminde batılı güçler Irak’a girerken o askerleri bayrak ve sevinçle karşılayan ırak halkı şu an nerede yada maçı kişi onları karşılarken duyduğu sevinci yaşıyor ve umduğunu hayal ettiği bulabilmiştir? Bu gün Suriye’de dünyanın bir ucundaki Amerika’nın, ülke sınırıyla hiç alakası olmayan Rusya’nın vs. avrupa devletlerinin ne işi var? Vaad ettikleri medeniyet, demokrasi ve adaletin ne kadarını geri bilmişlerdir? Hala kan ve göz yaşı hüküm sürüyor o topraklarda… Ve ne hikmetle bu kan ve göz yaşı dünyanın sadece Orta Doğusunda ve Afrikasında var. Ve neden amerikada ve avrupada bençeri durumlar cerayan etmemektedir? Hasılı kanın gözyaşinin hüküm sürdüğü topraklar bilmem ki, neden halkı Müslüman olan yerdedir? Ve neden halmi Müslüman olan ülkelerin başında hep bir kukla hakam sürmekte? Suriye’de Esed, Orak’ta Saddam Müseyn, Mısırda Mübarek ve şimdilerde Sisi…… Ve …….. Cennet vatan Türkiye’mizin güneyinde meydana gelen olaylar hiç dikkatinizi çektimi. Filistin, Irak ve ardından Suriye… Bu topraklarda çıkan iç savaşlardan kimler kazançlı? Kimler zarar ediyor?  Bu topraklara ek olarak Lübnan ve Yemen olayları ne amaçlan kimlerin eliyle karışıyor? Kön gölünün ortasında ki İsrail’de neden bir olay cereyan etmezken, İsrail çografyasındaki bu kana ve göz yaşına neden sessiz? Yoksa bu çoğrafyadaki olaylar İsrailin güvenliği için mi? Diye sormadan edemiyor insan kendi kendine… Köpekbalığı, Balina, ağacın dalında mahsur kalan kedi için feveran eden Batı Halebe, Musula neden gözlerini bağlıyor? Dünya hayvan severleri, kedi köpek aşıkları nerelerde? Yoksa Musullu, Halepli, Filistinli, Arakanlı inanlara o ismini zikrettiğimiz hayvan kadar değer mi vermiyorlar???? İnsan hakları savunucularını NERELERDESİNİZ? 50 yılı aşkındır kapısında ısrarla beklediğimiz AB her zaman bir eksiğimizi bulup yeni bahaneler sunarken bu uğraşlar ve muhtaç imajıyla beklemek niye. 90 yılı aşkındır alternatif Şangay Beşlisini neden hiç haklımıza bile getirmedik? Avrupa Birliği mi Şangay mı? Bana sorarsanız ne Avrupa Birliği ne de Şangay Türkiye’nin altarnatifi ve geleceği mazlum muhtaszaf  da olsa İslam Birliği, veya en azından Türk İslam Birliği…. Bu birlikler altarnatif olarak düşünülmeli ve biran önce adımlar atılmalı. Kutuplaşan dünyada kapitalist birliğe altarnatif kurular kominist birliğe karşı Türkiyemizin önderliginde İslam birliği kurulmalıdır… Bir müslümanın can emniyeti olarak rahatlıkla gezebileceği farklı ülke isimlerinden de oluşma İslam topraklarının bütünlüğü sağlanmalıdır. Yıllardır yürütülen Böl Parçala Yut siyasetinin farkına varılarak Yakınlaş Bütünleş Kardeş Ol yolu izlenmeli ve birilerinin ısrarla koptuğu ve kabuslarını gördüğü bu gerçeği gözlerinin içine sokarcasına hayata geçirilmelidir. Mutlu ve Huzurlu Yarınlarda Buluşabilmek Ümidi İle Selam, Muhabbet ve daim Dûa ile…     M.Nurullah VAROL

Yazarın Diğer Yazıları