M. Nurullah Varol

Türkün Darbeyle İmtihanı

M. Nurullah Varol

Düşman devletlerin fitne ve saldırıları sonunda yıkılan Osmanlı Hanedanlığından sonra Çumhuriyet çatısı altında toparlanan bu ülke uzun bir dönem siyasi saltanat hayatı yaşamak zorunda kalmıştır. Bu siyasi hayata Tek Partili Dönem diyiyoruz. Ezik bitkin yorgun yokluğun girdabıhra müçadele eden bu halk en sounda 1950 seçimleri ile çok partılı döneme geçiş yapmış ve tek parti iktidarına son vererek A. Manderesili Demokrat Parti dönemini başlatmıştır. O güne kadar halkı bezdiren makam Milli Şef iktidaı iken 1950 sonrası Ana Muhalefet olarak siyasi hayatını sürdürebilmiş ve yaşamıştır. Milli bir iktirad olan Demokrat Parti 1950-1954 ve1957 seçimlerini büyük başarılarla kazanarak Türkiye’nin ve Türk insanının ufkunu açmışken, bu durumdan rahatsız olan çevreler 27 Mayıs 1960 da bu iyi gidişata bir DARBE indirerek, Adnan Menderis dahil üç ismi Yassı Ada mahkemeleri sonrasına idam sehpalarında iplerini çekmiştir.

Ama artık Tek Parti Dönemi bitmiş ve siyasi arenada farklı isim ve vaatlarla siyasi uluşumler tomurcuklenmeye başlamıtır.  Başlamıştır başlamış olmasına ama Türk insaııın makuh tali hep bu iyiye gidişin önünü kesmiş ve darbeler ardı ardına hayata geçirilerek jop halkin kafasından inmemiştir. Türk insanı adeta Darbeye alıştırılmış ve darbeler sradanlaştırılmıştır.

1946 yılında çok partili hayata geçen Türkiye, 1950'de yüksek bir oyla iktidara gelen Demokrat Parti yönetimindeydi. İlk yıllarda pek bir sorun çıkmasa da Demokrat Parti iktidarının ikinci döneminden sonra, başta üniversite öğrencileri olmak üzere halkın birçok kesimi uygulanan politikalara karşı çıkmaya başlamıştı. Temelde insanların hoşuna gitmeyen şey, uygulanan baskı ve sansür politikalarının yanında, Atatürk ilke ve inkılaplarından uzaklaşılması idi. Nitekim askeri müdahale, 27 Mayıs 1960 gecesi patlak vermiştir. Ardından sıkıntılı günler geçiren bu millet sıkıntısına alıştım derken, bu sefere Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir'in, o yıl Harp Okulu’nu bitirme döneminde bulunan 600 kadar asteğmeni toplayarak son günlerde yaşanan olayları anlatmasıyla başlamıştır. Çünkü 20 Şubat günü Hükümet ve Genelkurmay, belirli birlik kumandanları için süratle atama ve gözaltına alma işlemleri başlatmıştır. Bunun üzerine harp okulu öğrencileri, komutanlarını teslim etmeme kararı alırlar ve 22 Şubat 1962 tarihinde Talat Aydemir ve arkadaşları, ordu içindeki 27 Mayısçıların tasfiyesi için, 20 Şubat günü atama ve gözaltına almalara karşı bir direniş başlatır. Ancak netice olarak Talat Aydemir'in atamaların durdurulması yönündeki ısrarını İsmet İnönü kabul etmez ve Aydemir gözaltına alınır, öğrenciler ise memleketlerine gönderilerek halka yeni bir gözdağı verilmiş ve dillek tekrar suturularak yüreklere ekilen korku topumları sulanmıştır. Ama yine olmamış halk rahat durmamış refah, mutluluk, saadet, adalet, huzur, ekmem istemeye başlayınca alışılmış senary tekrar sahneye konarak bu seferde 1971 Muhtırası sahnedeki yerini almıştır. 12 Mart 1971 tarihinde Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur tarafından Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir muhtıra verildi. Mektupta hükümetin istifası isteniyordu. Bunun üzerine BaşbakanSüleyman Demirel istifasını sundu. Yeni kurulacak partiler üstü hükümet için CHPKocaeli Milletvekili Nihat Erim, Başbakan seçildi. 26 Mart günü CHP'ye istifasını sunarak bağımsız bir başbakan sıfatıyla partiler üstü kabineyi kurmuştur.

Aslında Türk insanı darbelrle yaşamayı her seferinde öğrenemediğ belkide unuttuğu için bir yenisi ile hatırlatılmış olmalıydı çünkü çok geçmeden hemen 1980 yılında yine botlar ve tanklar sokaktaki yerini almış ve  derbe gerçekleşmiştir. 1979 yılına gelindiğinde darbenin ayak sesleri kendini göstermeye başlamıştı. 19 Temmuz 1980 tarihinde Nihat Erim'in suikasta uğraması da olayların patlak verdiği bir dönüm noktasıydı. Sonuç itibarıyla 12 Eylül 1980 gecesinde, düzenli bir biçimde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından devlet yönetimine el koyuldu. İhtilal bildirgesi sabaha karşı Genelkurmay Başkanı Kenan Evren tarafından televizyonlardan bizzat duyuruldu. 1961 anayasası uygulamadan kaldırıldı ve bütün siyasi partiler kapatıldı. 1982 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarihini değiştirecek yeni bir anayasa tasarlandı.

Bu ülkede her şey bitabilir ama darbe bitmez, ortu asli görevini unutmuş ve siyasede girmiştir çünkü. Her insan gibi onlarında tercihlveri olmaliydi ve olmuştu ve bu tercihler bot ve apoletlerle yerli yerine uturtulması sağlanmıştır. Bu girişimler her zaman akser, bot, tark ile olmamalıydı. Bunun için Sayın Erbakan kabinesi 28 Şubatta Posmodern bir harekat ile al aşağı edilmiştir.

Necmettin Erbakan'ın başbakanTansu Çiller'in ise dışişleri bakanı olduğu 28 Şubat 1997 tarihinde toplanan Milli Güvenlik Kurulu'nun irticaya karşı başlattığı ordu ve bürokrasi merkezli bu süreç, post-modern darbe olarak da adlandırılmıştır. Bu dönem başlıca "gericilikle" mücadeleye sahne olmuş, başörtüsü yasaklanmış, pek çok öğrenci ve kamu personeli başörtülü oldukları gerekçesiyle devlet kurumlarından uzaklaştırılmıştır. "İrticayla mücadele eylem planı" ile anılan bu süreçte verilen kararların ve yaptırımların uygulanıp uygulanmadığı denetlemek için Çevik Bir öncülüğünde Batı Çalışma Grubu kurulmuş, 28 Şubat sürecinin yargılamaları için daha sonra Ergenekon davaları süreci başlamıştır.

Bu kadar darbe ve girişimlerini anlatılınca insan  27 Nisan’da ki e-muhtırayı anlatmadan geçemiyor.

27 Nisan 2007 tarihinde, saat 23:20'de Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan basın açıklaması ile Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerinin aşındırılmakta olduğu belirtilmiştir. 

Bu kadar darbe girişiminden sonra sanırım bir şeyleri öğrenen bu aziz millet an son 15 Temmuz’da bayrağı eline almış öyleki tanka, silaha, savaş uçaklarına göğüsünü siper adarak yeni bir darbeyi canıyla önlemiştir.

Sonuç olarak değerli okurlarım, her bir ihtilalil darbenin muhtiranın tek tek ele alınıp aneliz edilmesi gerekir ama geçmişin bu acı sayfalarını karıştırmaktansa en son bire bir yaşadığınız 15 Temmuzu unutmamalı ve ve iyi analiz etmeliyiz. Çocuklarınıza bu darbe girişimini en net haliyle izah ederek birdahaki girişimlerin önüne engeli şimdiden koymalıyız.

Uzun bir aradan sonra tekrar sizlerle buluşmanın mutluluğu ile kaleme aldığım yazıda bir hata v ekusurumuz var ise affola. Yeni ve güncel yazılarda ve farklı bakış açısında görüşebilmek ve olayları Büyüteç altına alarak tahlil edebilmek üzere ...

Selam Muhabbet ve daim Dua ile...  

Yazarın Diğer Yazıları