Ali Haydar Koyun

İki dakikada ne anladınız, neler hissettiniz?

Ali Haydar Koyun

COVİD-19 nedeniyle ülke genelinde fazla bir etkinlik yapılmasa da bir 3 Aralık Dünya Engelliler Günü daha geride kaldı.
Dünya Engelliler Günü’nün gelmesiyle ya da geride kalmasıyla ne benim ne de bir başka engellinin hayatında ve yaşantısında herhangi bir değişiklik olmadı.
Alaaddin'in Sihirli Lambası’nda ortaya çıkacak bir cinin yaratacağı mucize ile değişiklik olana kadarda böyle devam edecek gibi galiba…
Ne engelliliğimiz sona erdi ne de engelliliğimizden dolayı yaşadığımız daha doğrusu zihniyet engelli insanlarca yaşatılan sorunlarımız çözüme kavuştu…
Engelliler Günü ya da Engelliler Haftası olması fark etmiyor.
Gördüğünüz ve bildiğiniz gibi o günlerde de ve o günlerin dışında da yüzlerce sorunlar arasında yaşamak için, hayatta kalabilmek için mücadele etmeye devam ediyoruz.
Engellilerle ilgili böyle günlerde ve haftalarda yurt genelinde birçok yerde yapılan bir etkinlik var ki tam bir komedi skeci gibi…
Etkinliğe katılan yetkili yetkisiz, etkili etkisiz vatandaşların, engellilerin günlük yaşantılarında karşılaştıkları zorlukları anlayabilmelerini sağlamak amacıyla yapılan ve adına da ‘empati parkuru’ denilen bir etkinliktir bu.
“Empati parkuru” denilen etkinlikte bazı insanlar tekerlekli sandalyeye oturarak bal dök yala dedikleri gibi düz bir zeminde sürmeye çalışıyor, bazıları da gözlerini siyah bantlarla kapatarak ellerindeki beyaz baston ile hissedilebilir kılavuz yolundan yürümeye çalışarak bir iki dakikalığına engellilerin yaşadıkları sorunları anlayarak empati yapmaları bekleniliyormuş.
İşin en ilginç tarafı ise bu etkinliği siyasetçiler, idareciler ve bazı kurum ve kuruluşlar yapmış olsalar neyse engellileri tanımıyorlar, onların sorunlarını ve sıkıntılarını bilmiyorlar diyeceğim. Ancak bu etkinliği yapanların çoğunluğu ne yazık ki engelliler ve engellilerle ilgili dernek, vakıf vb gibi oluşumlar oluyor maalesef.
Bu etkinliği gerçekleştiren engellilere ve engellilerle ilgili dernek, vakıf gibi oluşumlara sormak gerek. Bir engelli olarak günlük yaşantınızda, hayatınızı böyle trafiğe kapalı ve herhangi bir pürüz olmayan kaymak gibi alanlarda mı sürdürüyorsunuz? Siz hiç yaya kaldırımlarında, yollarda, sokaklarda dolaşmıyor musunuz? Sosyal hayatın içerisinde yaşayarak mağazalara, lokantalara, marketlere, parklara, sinemalara, ibadethanelere, eğitim, sağlık vb gibi kurumlara gitmiyor musunuz? Tuvaletiniz gelir korkusuyla fazla sıvı tüketmiyor musunuz?
Bunların dışında ise bu etkinliğe katılarak tekerlekli sandalyeye oturarak ve gözlerini bağlayarak empati yaptıklarını düşünen yetkili yetkisiz insanlara da sormak istiyorum.
Tekerlekli sandalye kullanan engelli bir kişi olarak benim yaşadığım sorunu yine benim gibi tekerlekli sandalye, koltuk değneği, ortez ve protez kullanan engelli arkadaşım anlayamazken, beni dünyaya getiren ve yetiştiren ailem dahi anlayamazken, sizler bir iki dakikalığına tekerlekli sandalyeye oturmakla ve düz zeminde bir iki tane çember çevirmekle mi beni anlayacaksınız?
Gözlerinizi bağlayarak insan yoğunluğu ile araçların olmadığı bir alanda birkaç metrelik hissedilebilir kılavuz yolda yürümeye çalışmakla mı görme engelli arkadaşımın sorununu anlayacaksınız?
Hiç zahmet edip yorulmayın çünkü sorunlar karşısında bir engellinin yaşadığı, hissettiği duyguları asla ne anlayabilir ne de hissedebilirsiniz…
Bir engelli olarak benim caddelerde ve sokaklarda yaşadığım sorunları, kaldırımlara çıkıp inemediğimi, çıkmaya çalışırken defalarca sandalyemden düştüğümü, araçlar arasında sırtımda kefenle gitmek zorunda kaldığımı ve defalarca ölümle burun buruna geldiğimi, tuvaletim geldiğinde altıma etmemek için kendimi sıktığımı, gittiğim lokantalara, mağazalara, kurumlara, eczanelere, bankalara ve daha onlarca resmi veya özel işyerlerine giremeyerek kapıda beklemek zorunda bırakıldığımı ve o anlarda neler hissettiğimi anlayamazsınız!
Yaşadığımız sorunları bu şekilde ne anlayabilirsiniz, ne de anlayamadığınız gibi çözüm de getirebilirsiniz. Bilin ki bu yaptıklarınız şovdan başka bir şey olmadığı gibi bizleri de çok incitmektedir. Sizler bir iki dakika sonra gözlerinizde ki bantları sökerek ve tekerlekli sandalyeden ayağa kalkıp yürüyerek hiçbir şey olmamış gibi oradan ayrılarak gideceksiniz.
Peki, ya biz engelliler? Yeşilçam filmlerinde olduğu gibi aniden ayağa kalkıp yürüyebilecek miyiz, gözlerimiz aniden görebilecek mi? Bunun cevabı elbette kocaman bir HAYIR olacaktır…
Sözün özü olarak, benim düşünceme göre ‘empati parkuru’ denilen olay bilinçsizce yapılan ve en ufak bir farkındalık oluşturmada etkisinin olmadığı bir şov etkinliğinden başka bir şey değildir. Eğer kamuoyunda bir farkındalık oluşturulmak isteniyorsa “empati parkuru” dediğiniz olayı günlük yaşamın içerisinde oluşturmalısınız. Öyle parkur markura da gerek yok aslında! Tekerlekli sandalye oturduktan ve gözlerinizi bağladıktan sonra insanların günlük yaşamda kullandığı yaya kaldırımlarını kullanarak, toplu ulaşım araçlarına binip inmeye çalışarak, mağazalara, lokantalara, marketlere, parklara, sinemalara, ibadethanelere, eğitim, sağlık gibi kurumlara girip çıkmaya çalışarak dolaşın. Çişinizi altınıza etmemek için kendinizi sıkarken kullanabileceğiniz bir tuvalet bulamama korkusuyla yüzleşin. Bunu da öyle birkaç dakikalığına değil en az gün bir gün boyunca yapmalısınız. 
Bunu yapması gerekenlerin başında ise özellikle belediye başkanları, valiler, kurum müdürleri ile siyasetçilerin yapması gerekiyor. Çünkü sorunları görüp de görmezden gelen, duyup da duymazdan gelen, bilip de bilmezlikten gelen ve çözüm üretmekten kaçınan ne yazık ki onlar. Haksız mıyım yoksa?
 

Yazarın Diğer Yazıları