MHP'li Yalçın: Teşkilatçılığın ilk ölçütü lidere bağlılık, saygı, vefa ve sadakattir

MHP'li Yalçın: Teşkilatçılığın ilk ölçütü lidere bağlılık, saygı, vefa ve sadakattir

Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, MHP'de teşkilatçılığın ilk ölçütünü açıkladı:   LİDERE BAĞLILIK, SAYGI, VEFA VE SADAKAT’TİR "Genel Merkezle taşra arasındaki bağın kopmaması için gereken dayanışma, ihtimam ve titizliği göstermektir.Teşkilatçılığın ilk ölçütünün; lidere bağlılık, saygı, vefa ve sadakatte daim durmak olduğunu akılda tutmalıyız. İkinci ölçütünün de şüphecilikten uzak durmak ve bizi birbirimize rapteden karşılıklı güveni gözetmek olduğunu hatırdan çıkarmalıyız." MHP MYK, MDK, Milletvekilleri ve İl Başkanları toplantısında MHP Genel Başkan Yardımcısı E. Semih Yalçın’ın il başkanlarına yaptığı sunumda önemli mesajla verdi. Semih Yalçın, yoğun bir gündem içerisinde 2020 yılına girdiklerini hatırlatarak, "Geride bıraktığımız son 20 yılın bir muhasebesini yapınca, MHP ve Milliyetçi-Ülkücü Hareketin, Türkiye’nin birlik ve dirliği, milletimizin bekası, devletimizin vazgeçilmez çıkarlarının korunması yolunda icra ettiği işlevi tavizsiz, yılgınlığa düşmeden, azim ve kararlılıkla yerine getirdiğini görmekteyiz.Önüne çıkarılan engelleri yıkıp geçen, fitne ve tefrika çabalarını boşa çıkaran Milliyetçi Hareket; birlik ve bütünlük içinde ve eskisinden daha kavi bir imanla yoluna devam etmektedir. MHP, gücünü sinesinde sönmeksizin yanan davaya sadakat ateşinden ve milletimizin tarihe mal olmuş teşkilatçılık hasletinden almaktadır. Bildiğiniz gibi teşkilatçılık, Türk milletinin ayırt edici tarihî hususiyetlerinin başında gelmektedir. Milletimiz, tarih boyunca teşkilatçılığını konuşturarak hayatiyetini sürdürmüştür. “İki Türk bir araya gelince devlet kurar.” şeklindeki ünlü Çin atasözü; Türklerin örgütlenme ve devlet kurmadaki mahareti kadar, atalarımızın Asya coğrafyasında Çinlilerin hafızasına bıraktığı kadim ve derin izleri de aksettirmektedir. Türkler sadece Asya’da değil, elbette ilerledikleri her coğrafyada kalıcı iz bırakmış, üç kıtaya yayılarak teşkilatçılığını insanlık tarihine nakşetmiştir.  Buna karşılık hasımlarımız; milletimizi üstün kılan teşkilatçılık ve devlet kuruculuğu kabiliyetlerine nüfuz edemediği için, içimizde tefrika çıkarmaya uğraşmıştır. Bugün bize hayat veren Türkiye Cumhuriyeti de tarihî Türk teşkilatçılığının 20. yüzyıl yerküresindeki abide bir numunesidir." dedi. "MHP, atalarımızın bize bıraktığı bu zengin ve şanlı mirasın ilhamıyla kurulmuş bir parti olarak, siyasette Türk teşkilatçılığının bayraktarı konumundadır." diyen MHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın, "Beka ve bütünlüğümüzün kıyamete kadar korunması amacıyla vücuda gelen MHP, aziz milletimizin teşkilatçılık geleneğini hem sosyolojik hem de siyasi anlamda bünyesinde barındıran bir demokratik oluşumdur. Milletimizin birlik ve beraberlik azmini daima diri ve devletimizi kavi tutma ülküsü, MHP’nin üstlendiği tarihî bir misyondur. MHP kadroları olarak bizler, bu kutlu vazifeyi ifa etmekle kalmayıp gelecek kuşaklara intikal ettirmekle mükellefiz. Yürüdüğü kutlu yolda MHP’yi etkisizleştirmek ve üstlendiği büyük görevi engellemek isteyen bedhahlar çıkmaktadır, çıkacaktır. Beraberlik ve dayanışmamızı yok etmeye dönük senaryolar, fitne ve tefrika açılımları denenmiştir, denenmeye devam edilecektir. Partimizin güçlü teşkilat yapısını parçalamaya dönük saldırıların ardı arkası kesilmeyecektir. Bütün bu mânia ve tezgâhlar, şimdiye kadar bizi kuvvetli kılan teşkilatçılığımız sayesinde ortadan kaldırılmıştır. Bütün tehditler; teşkilat mensuplarımızın partimize sarsılmaz bağlılığı, uyanıklığı ve dikkatiyle savuşturulmuştur. Bütün tehlikeler, arkadaşlarımızın fedakârlıkları ve davaya sadakatleri sayesinde bertaraf edilmiştir" açıklamasını yaptı. MHP'ye karşı yapılan saldırıların, Genel Merkez, il ve ilçe teşkilatları, parti kurullarının olğanüstü uyumu ve tesis ettiği güçlü bağlar sayesinde püskürtüldüğünü kaydeden Yalçın, "Teşkilatlarda görev alan arkadaşlarımıza tavsiyemiz; Genel Merkezle taşra arasındaki bağın kopmaması için gereken dayanışma, ihtimam ve titizliği göstermektir. Teşkilatçılığın ilk ölçütünün; lidere bağlılık, saygı, vefa ve sadakatte daim durmak olduğunu akılda tutmalıyız. İkinci ölçütünün de şüphecilikten uzak durmak ve bizi birbirimize rapteden karşılıklı güveni gözetmek olduğunu hatırdan çıkarmalıyız. Birbirimizi ve Genel Merkezi sorgulamayalım, bunun yerine atalarımızın yaptığı gibi istişare ve meşveret edelim. Genel Merkezin parti politikaları ve ülkenin geleceği hususundaki kararlarının da danışma ve meşveretle alındığından şüphe duymamalıyız. Bu kararların Milliyetçi Hareketin şaşmayan terazisinde mutlaka tartıldığını, önce milletin ve devletin hayati çıkarları süzgecinden geçirildiğinden emin olmalıyız.MHP’nin yıllardan beri hiçbir adımının boşa çıkmadığı, vardığı her kararın isabetli olduğu, tespitlerinde hep haklı çıktığı gerçeğini siyasi rakiplerimizin bile hakkımızı teslim ettiğini övünçle hatırlayalım. Farklı düşüncelerimiz ve önerilerimiz varsa başkalarıyla değil, birbirimizle ve üstlerimizle paylaşmalıyız. Teşkilat bir makineye benzer ve işleyişi sırasında tek ses çıkar. Eğer farklı sesler duyuluyorsa makine bozuk ve tamire ihtiyaç var demektir. Tek bilek, tek yürek, tek ses olamalı; rabıtayı sıkı tutmalıyız.Genel Merkez ile her an temas hâlinde olup iletişimi kesmeyelim. Birbirimizle değil, sorumluluk ve görevlerimizle uğraşmalıyız. Geriye değil, ileriye bakmalıyız. İstikametimize ve hedeflerimize odaklanmalıyız.Fitne ve tefrikaya kapı aralayabilecek tezvirat ve dedikoduyu teşkilatlarımızın kapısından içeri sokmamalı, yüreklerimize koymamalıyız.Dedikoduyla tesanüt, tezviratla teşkilat asla bir araya gelmez. El ele, sır sırta vereli; hizmette yarışmalıyız. Daha yolumuz uzun. Yapacak çok işimiz, aşacak çok menzilimiz var." dedi. MİLLİYETÇİ HAREKETİ, ÜLKÜCÜ DEĞERLER AYAKTA TUTAR MHP'nin siyasette sertleşmeye başladığından beri, edep, ahlakı kenara bırakarak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve partiyi terbiyisizce eleştirenlerin çoğaldığına dikkat çeken Semih Yalçın, "Bunların bir kısmı Ülkücü olduğunu öne süren bahtsızlardır. Saldırgan bir dil ve üslupla liderimizi ve partimizi karalamaya çalışan bu sözde Ülkücülerin, içinde yer aldıkları camianın değerlerini özümsemeden, nasıl bir davanın adamı olduklarını idrak etmeden hayatlarını geçirmiş olması manidardır. Bu tiplerin, kalan ömürlerini kıylükal(dedikodu) ile harcamaları normaldir. Böylelerinin varlığı ne ilk ne de son olacaktır.  Ancak bu gibilerin evveli hüsran, ahirleri de ziyandır. MHP ve Ülkücü Harekette; vefa, kadirşinaslık, davaya sadakat, geçmişte sergilenen ortak çabalara ve omuz omuza verilen mücadeleye hürmet esastır. İnsanlar birbirlerini tenkit edebilirler, ancak eleştirinin dozu ve kalibresi iyi ayarlanmalı; kelamın değeri, seviyesi, ahlakı olmalıdır. Hak edene hak ettiği dilden konuşmak ise başka bir husustur. Söz konusu olan MHP ve Milliyetçi Hareketin lideriyse orada devreye Türk töresi, Ülkücü ahlakı ve Ülküdaşlık hukuku girmelidir. Ülkücü olmanın ve Ülkücü ahlakının en temel göstergelerinden biri, liderine ve büyüklerine karşı hürmetkâr olmaktır. Ülkücü olmanın, Ülkücü kalmanın ağırlığını kaldıramayıp aramızdan ayrılan kimi gevşeklere her dönemde rastlanabileceğini biliyoruz. Davaya inancını yitirip bağlılığını sorgulayanların, kusurlarını örtme endişesiyle Milliyetçi Harekete hücum etmesini bir yere kadar normal karşılıyoruz." dedi. "Bizimle yürümeye yürekleri yetmeyenlerin aramızdan ayrılmasını da, ayıklanmasını da siyasetin doğasından, akışından sayıyoruz" ifadelerini kullanan Yalçın, "Ancak insanı ve toplumu “beşer” mevkiinde tutan muaşeret kurallarının hiçe sayılarak muhalif ve muarız düşüncelerin edepsizce, saygısızca dilendirilmesini asla kabul etmiyoruz. Toplumsal ahlaka riayet; insanın muhatabından çok, izzetinefsine vermesi gereken kıymetin ve millete olan varlık borcunun icabıdır. Ülkücüler, davalarına sadakat ve birbirlerine karşı terbiyelerini muhafaza hususunda hem kendilerine hem de varlık sebepleri olan millete söz vermişlerdir. Sözlerini tutmayanlar, Ülkücülük gömleğini çıkarmışlar demektir. Geçmişine, hatıralarına ve davasına ihtiram duymayanların; kendilerine saygısı olmadığı gibi, topluma da hayrı kalmamış, karakterleri aşınmış ve dağılmaya yüz tutmuş demektir. Geçmişte de böylesi suimisallere ve kendilerine şahsiyet veren bir davanın ismetini kirletmeye dönük hadiselere şahit olduk. Sırf siyaseten zor duruma düşüreyim, kamuoyu önündeki itibarını zedeleyeyim, haksız çıkarayım diye; inandıkları değerleri çiğneyip Milliyetçi Harekete ve onun mümtaz liderine saldıranlar, bundan hiçbir şey elde edemeyip kendilerine ve millete zarar vermişlerdir. Hz. Ali’nin şu sözü, boş konuşan ve malayani ile vakit zayi edenler için kulağa küpe olacak cinstendir: “Susmak vakardır.” Gevezelik, laf kalabalığı ve faydasız sözlerle iştigal etmek yerine susmak, aklı başında her insan için vakarlı bir duruş anlamına gelmektedir. Unutmamalıyız ki Milliyetçi Hareketi ayakta tutan; Ülkücülüktür, Ülküdaşlık hukukudur, Ülkücü değerler manzumesidir" değerlendirmesini yaptı. DEVLET BAHÇELİ SADECE BİR, LİDERDEN İBARET DEĞİLDİR MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, varlığının, kendileri için genel başkanlığın da, liderliğinde fevkinde, ulvi bir anlam taşıdığna dikkat çekerek, "Bu anlamın şerhi bağlamında, Ülkücü Hareketin şanlı mazisinden bazı hatırlatmalar yapıp bir takım misaller vermekte fayda mülahaza ediyoruz. Bizim neslimizden önce Türkiye’nin dört bir yanına davamızın tohumlarını serpen ilk öncü Ülkücü kuşak, teşkilatçılığın sırlarını; Başbuğ Alparslan Türkeş’in kader ve yol arkadaşlarından öğrenmiştir.  Merhum Dündar Taşer, “Alparslan Türkeş’in yanlışı benim doğrumdan üstündür.”  sözüyle Ülkücü Hareket ile lider arasındaki münasebetin teamülünü belirlemiştir. Bu sözle Taşer; teşkilatçılığın prensiplerinin, lidere bağlılık ve hürmet temeli üzerine bina edildiğini anlatmak istemiştir. Daha CKMP MHP’ye dönüşmeden ilk kurulan Ülkü Ocaklarında faaliyette bulunup Gençlik yıllarında Başbuğ Alparslan Türkeş’in öncülüğünde yetişen idealist neslin mensuplarının başında, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli gelmektedir.  Onlar; bize teşkilatçılığın sırlarını, Ülküdaşlık hukukunu, Ülkücü yaşama ve Ülkücü kalma düsturlarını öğretmiş; Ülkücü ahlakını, tavır ve yaşayışlarıyla bizlere hem tebliğ hem de intikal ettirmiştir. Bizler, Sayın Genel Başkanımızın içinde bulunduğu mefkûreci rehber kuşağın rahle-i tedrisinden geçerek Türk milliyetçiliği fikriyatının hikmetli ve faziletli bilgilerini öğrenme, milletimize özgü teşkilatçılığın sırlarına mazhar olma şansını yakaladık. Sonra da takdiriilahî ve kendilerinin “tensib-i devlet”leriyle Ülkü yolunda hep birlikte omuz omza yürüme, birlikte mesaide bulunma imkânına eriştik. O itibarla bizler kendimizi bahtiyar hissediyoruz" dedi. ÜLKÜCÜ HAREKETİ 21. YÜZYILA TAŞIYAN KILAVUZ LİDERİ "Sayın Genel Başkanımız, daha üniversite yıllarından itibaren karakterinde zaten mündemiç olan Ülkücülük hassasını “ağabey” sıfatıyla yaşamaya çevresine, arkadaşlarına ve camiamıza “numune-i imtisal” olmaya başlamıştır." diyen MHP Genel Başkan Yırdımcısı Semih Yalçın, "Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, Başbuğ Alpaslan Türkeş’ten sancağı devralarak MHP ve Milliyetçi Ülkücü Hareketi 20. asırdan 21. yüzyıla taşıyan “kılavuz lider”dir. Sayın Devlet Bahçeli, isabetli gelecek öngörüleri yanında sağlıklı teşhis ve tespitleriyle öne çıkmıştır.  Sayın Devlet Bahçeli’nin daha 15 Şubat 2007 tarihinde yine bir MYK toplantısı öncesi düzenlediği basın toplantısında kamuoyuna duyurduğu şu fikirler, tahmin ediyorum, sizlere yeterince fikir verecektir: “Türk milliyetçiliği ile demokrasi, birbirini tamamlayan ayrılmaz bir bütündür. Millî egemenliğin ve halkın iradesinin tartışmasız üstünlüğüne dayanan demokrasi anlayışımız, millî iradeye her türlü müdahaleyi reddeden ve demokratik hukuk devletinin bütün kurumları ve kurallarıyla Türkiye'de kök salmasını temel siyasi hedef olarak benimseyen, lafta değil özde ve gönülde, gerçek bir demokrasi aşkıdır. Türk milliyetçiliği Türk milletinin ortak paydası olarak görülmelidir. Türkiye'nin onurlu ve aydınlık geleceği, herkesin bu ortak değerler manzumesi etrafında kenetlenerek milliyetçilik şuuru ile Türkiye'nin yeniden yapılandırılmasına bağlıdır.” Bu ifadelerin medyaya düştüğü günden sonra yaşadığımız vahim hadiseler ve son olarak 15 Temmuz ihanet girişimi, Sayın Genel Başkanımızın sözünü ettiği yeniden yapılandırma tezini hayata geçirme zamanının çoktan geldiğini ortaya koymuştur. Yıllar önce Sayın Genel Başkanımızın dile getirdiği görüşlerin isabeti, acı tecrübelerle anlaşılabilmiştir. Bilhassa 15 Temmuz’da meydana gelen olaylar, Türk demokrasisinin âdeta yol ayrımına geldiğini ortaya koymuştur. Artık Türkiye’nin yoluna güvenle devam edebilmesi için yeni bir yönetim modeline geçilmesi gerektiği görülmüştür. Bu bağlamda, Sayın Devlet Bahçeli, 2007’de ortaya attığı “yeniden yapılandırma” fikrinin anayasal zemini 16 Nisan 2017 tarihli halk oylamasıyla meşruiyet kazanmış, 24 Haziran 2018'de de yepyeni bir hükümet sistemi yürürlüğe girmiştir. Millî mutabakatla ve halk iradesiyle hayata geçirilen yeni hükümet etme sistemine geçiş adımı, Sayın Genel Başkanımız tarafından Cumhuriyet’in üçüncü evresi olarak nitelendirilmiştir.  Bizim için o; sadece bir lider, bir genel başkan, bir ağabey değil, devletimizin ihtiyaç duyduğu dönüşüm, yenden yapılanma ve aydınlanma sürecini başlatan bir yol gösterici, bir “siyasi rehber”dir.  Sayın Devlet Bahçeli, partimiz ve Milliyetçi Hareket için “koruyucu lider”, devlet teşkilatı içinse “sistem koyucu lider”dir. Devlet Bahçeli; devlet aklı, millet izanı, siyaset mizanıdır. Devlet Bahçeli; politikada idraki, seviyeyi, dengeyi ve ölçüyü temsil etmektedir. Bu nedenle Lider Devlet Bahçeli’nin tahayyülleri dahi biz dava arkadaşları için birer talimattır." açıklamasını yaptı. MHP’NİN İŞLEVİ MHP; Gerek fikriyatı ve gerekse sosyolojik temelleri dolayısıyla sıradan bir siyasi parti değil, aynı zamanda güçlü bir halk hareketi mesabesindedir. Devletin karmaşık problemlerinin çözümü için kurulacak demokratik denklemde temel kümedir. MHP; sağduyuyu, dengeyi, uzlaşmayı ve feraseti temsil ettiği için, demokratik sistemde anahtar parti işlevi üstlenmektedir. MHP; Kamu vicdanının temsilcisi; milletin aksisedası, halkın dertlerinin tercümanıdır. Sahip olduğu dinamik kitle sayesinde toplum hayatına canlılık kazandıracak, sinerji yaratacak dinamizme maliktir. MHP; 50 yılı aşkın mücadelenin mahsulü olan siyasi tecrübesi ve fikir birikimiyle, Türkiye’nin hızını kesen sorunların izalesi için etkili reçeteler sunabilmektedir. Ayrılıkçı terör, yıkıcı beşinci kol faaliyetleri ve küresel aktörlerin taşeronları karşısında gereken siyasi, kültürel ve sosyal refleksleri üretmeye amadedir.   MHP; Türkiye’nin vazgeçilmez hayati çıkarlarına, egemenliğine yönelik tehdit ve tehlikeler karşısında sosyal dayanışmayı örgütleyip millî bilincin uyandırılmasını sağlamaktadır. Küresel oyunlara karşı oyun kurucu, tezgâh bozucu ve caydırıcı bir millî direnişi ateşleyecek güce sahiptir. MHP; Mevcudiyetiyle devletin varoluş reflekslerini güçlendirmekte, uluslararası platformdaki mücadele azmini kamçılamaktadır. Bugünkü Türkiye’nin terörle mücadelede eriştiği başarının, dış politikada da bağımsızlık yanlısı ve cesur adımlarla elde edilen kazanımların arkasında, inkâr edilmez desteği ve işlevi vardır. MHP; Verdiği siyasi mücadele sayesinde; milliyetçilik artık sadece bir siyasi partinin, fikir mahfili veya kişinin savunup titizlendiği bir fikir akımı olmaktan çıkmış, bütün topluma mal olmuştur. Kısacası MHP her derde deva, ilaç gibi bir partidir. MHP’nin verdiği mücadeleler sayesindedir ki milliyetçilik, artık bütün millî meselelerde ölçüyü koyan kanaat cevheri olmuştur. Milliyetçilik, artık halkın vicdanını yansıtan bir iç mahkeme ve âdeta bir egemenlik geleneği hâline gelmiştir.

 

EtikHaber

Bakmadan Geçme