MHP Genel Sekreteri Büyükataman: Türk milleti inanç özgürlüğü konusunda dünyaya örnektir

MHP Genel Sekreteri Büyükataman: Türk milleti inanç özgürlüğü konusunda dünyaya örnektir

MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman yaptığı yazılı açıklamada, ''Dün “Yaratılanı severim yaratandan ötürü.” diyerek camiyi, kiliseyi ve havrayı aynı sokağa inşa eden büyük Türk milleti, bugün de aynı hoşgörüyü yaşatarak inanç özgürlüğü konusunda dünyaya örnek teşkil etmektedir.'' dedi

MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman'ın açıklaması şu şekilde: İnsanlara yaratılış gayesini, varoluş hikmetlerini bildiren din; insanların hür iradeleriyle benimsemeleri gereken bir kurallar bütünü, yaşam felsefesidir. Din, insanların yaşadıkları coğrafyayı değiştirdiğinde üzerlerinden çıkarabilecekleri bir kıyafet değildir. Bu sebepledir ki medeni ülkeler din ve inanç özgürlüğünü anayasal bir hak olarak tanımlar.

Geçmişte kendine benzemeyen herkesi barbar olarak niteleyen Avrupalıların bugünkü torunları; kendi dininden, kendi ten renginden olmayanları gayrimedeni olarak tanımlama hastalığına kapılmış durumdadır. İnsan nasıl ki yedisinde ne ise yetmişinde de o ise milletler de dün sahip oldukları huy ve karakteri bugün de yaşatmaktadır. Dün “Yaratılanı severim yaratandan ötürü.” diyerek camiyi, kiliseyi ve havrayı aynı sokağa inşa eden büyük Türk milleti, bugün de aynı hoşgörüyü yaşatarak inanç özgürlüğü konusunda dünyaya örnek teşkil etmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti, ibadet özgürlüğü konusunda sicili oldukça bozuk olan Batı’nın iftiralarının aksine her dine saygılıdır ve farklı dinlere mensup vatandaşlarının dinini yaşaması için uygun ortamı oluşturmaktadır. Bununla birlikte Türk insanının din konusundaki yüksek duyarlılığı, Müslümanlıkla sınırlı değildir. Hıristiyan dünyasında geçmişin eski alışkanlıklarının devam ettiğini görmek insanlık adına utanç vericidir. Avrupa’da her yıl onlarca camiye saldırı düzenlenmekte, binlerce ırkçı eylem tertip edilmektedir.

Batı’da ırkçı terörün son 5 yılda %320 oranında artması tehlikenin boyutunu gösterse de Batılı siyaset ve din adamlarının bu meseleye gereken hassasiyeti göstermediği ortadadır. Ne acıdır ki özellikle Türklerin yoğun olarak bulunduğu Batı ülkelerinde Türkler öncelikli hedef seçilmiş durumdadır. 20 Şubat 2020 günü 5’i Türk 9 Müslüman’ın hayatını kaybettiği Almanya’daki saldırının acısı dinmemişken 25 Şubat günü yine Almanya’da bir Türk spor kulübünün binasına saldırı düzenlenmiştir. Bu saldırıya cüret edenlerin cesaretlerini Avrupa’nın Türk ve İslam düşmanlığına sessiz kalmasından aldığı şüphesizdir.

ABD’nin İslam’ı şekillendirme gayretleri 2005 tarihinde Manhattan’daki St. John Katedrali’nin Sinod binasında kadın imama cuma namazı kıldırılmasıyla bambaşka bir boyuta taşınmıştır. Devam eden süreçte ABD, FETÖ marifetiyle “dinler arası diyalog” saçmalığı üzerinden ve “ılımlı İslam” parolasıyla dünyada Müslümanlığı özünden çıkarmaya çalışmıştır. Bu çerçevede çocuklarımızın ders kitaplarına dahi bu yanlış fikirlerin serpiştirildiğine şahit olduk. Almanya’da 2006’da başlayan ve her yıl düzenli şekilde tertip edilen, İslam’ın içini boşaltma amaçlı “Alman İslam Konferansı”nda katılımcılara domuz eti ikram edildiği de hafızamızdadır.

Fransa Cumhurbaşkanı’nın “Fransız İslamı” planı çerçevesinde himayesine aldığı bir kadın imamın geçtiğimiz cuma günü kadın, erkek karışık bir cemaate cuma namazı kıldırması İslam’a müdahale ve İslam’ın Hıristiyanlar tarafından şekillendirilmesi gayretlerinden başka bir şey değildir. İslam’ın içini boşaltıp Hz. Muhammed’siz İslam peşinde koşanların bir diğer amacı da Müslümanları kışkırtıp sokaklara çekmek ve onları ırkçı eylemlerin hedefi hâline getirmektir. Müslümanlık; Amerikalıların, Almanların, Fransızların ya da diğer Hıristiyanların oturup yeni kurallar belirleyebileceği, beğenmediği kısımları değiştirebileceği, kendi bakış açısıyla çağ dışı ilan edebileceği bir kabile inanışı değildir.

Müslümanlık her çağda güncel ve evrenseldir. Almanya İslam’ı, Fransız İslam’ı gibi ucubelikleri kabul etmez. Müslümanlığı kendi dinleriyle yahut İlahi olmayan dinlerle karıştırmamaları Batı’nın iç huzuru ve tutarlılığı açısından da önemlidir. Laisizmin beşiği olarak görülen Fransa’da hayata geçirilen İslam’a Hıristiyan bakış açısıyla yön verme projesini kınıyorum. Görünürde laikliğe vurgu yapıp himayesine bir kadın ve derneği almak suretiyle İslam’ın kaidelerini değiştirme gayretleri Batı’nın bilindik ikiyüzlülüğünün tezahürüdür. Macron, utanç projesini hayata geçirmek için Müslüman ülkelerle Fransa’nın iletişimini kesmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda geçtiğimiz hafta, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerden öğretmenlerin ve din görevlilerinin Fransa’ya gelmelerini aşamalı olarak sonlandıracağını açıklamıştır. 1977’den beri Türkiye’den Fransa’ya gitmekte olan öğretmenleri ve imamları “ayrılıkçı İslam’la mücadele” kapsamında ülkeye almayacağını söyleyen Macron, Türkiye’nin resmî görevlilerini ırkçı eylemlerin hedefi hâline getirmektedir.

Avrupa’ya ve ABD’ye tavsiyemiz Türk ve İslam düşmanlığının yaygınlaşması için verdikleri mücadeleyi sonlandırmasıdır. Bir barış dini olan İslam’ı terörle birlikte anıp Müslüman düşmanlığı yapmak, Müslümanlığın içini boşaltmaya çalışmak dünyanın huzuruna bir katkı sağlamayacaktır. Dil, din ve inançlara yön vermeye kalkmak, bu en temel insani haklara müdahale etmek yerine bunlara saygılı olmak insanlığın huzuru için atılmış en büyük adım olacaktır. Bu kapsamda sorumluluklarını yerine getirmekten uzak tavır takınan Avrupa ülkelerini ve ABD’yi duyarlı olmaya davet ediyorum. Türk-İslam âleminin içerisinde bulunduğumuz mübarek üç aylarını ve bugün idrak ettiğimiz Regaip Kandilini tebrik ediyor, insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

 

 

EtikHaber

Bakmadan Geçme