'İMAM MATURİDİ'NİN DİN ANLAYIŞI'

'Malatya Türk Ocağı Şubesinde 'İMAM MATURİDİ'NİN DİN ANLAYIŞI' konusunda düzenlenen konferansa konuşmacı olarak İslam Hukuku Bilim Uzmanı ve Malatya il Kültür ve Turizm Şube Müdürü Gülhan Haliloğlu katıldı. Dikkatle ve ilgiyle dinlenilen HALİLOĞLU özetle

“Malatya Türk Ocağı Şubesinde “İMAM MATURİDİ’NİN DİN ANLAYIŞI” konusunda düzenlenen konferansa konuşmacı olarak İslam Hukuku Bilim Uzmanı ve Malatya il Kültür ve Turizm Şube Müdürü Gülhan Haliloğlu katıldı. Dikkatle ve ilgiyle dinlenilen HALİLOĞLU özetle şunları söyledi: “Türk-İslam Tefekkürüne emeği geçenlerden ehemden mühime doğru bir isim listesi oluşturulacak olursa eğer, hiç kuşkusuz en başa Hz. Numan’ı yani İmam Âzâm’ı ve Hz. Ebu Mansûr’u yani İmam Maturidi’yi koymak zorundayız. Arkasından Ahmet Yesevi gibi Hacı Bektaşi Veli gibi Zemahşeri gibi, Farabi gibi ve daha nicelerini tabi ki. Bu topraklarda ‘‘her yiğidin bir yoğurt yemesi olur” denilir ya, her Bilginin, her Bilgenin de bir din anlayışı olur, olabilir. Haliyle de farklı anlayış biçimleri olmuştur. Kiminin söylemi daha çok tepkisel ,kiminin söylemi kabilevi,kiminin batıni ,kiminin gelenekçi,kiminin de siyasal iken;Ebu Hanife ile Ebu Mansur’un anlayışı “akılcı-hadari(medeni)” bir din anlayıştır.İşte İmam Maturidi, İslam düşüncesinde ortaya çıkan farklı din anlayışları içerisinde ki “akılcı-hadarî “ din anlayışının en önemli şahsiyetlerindendir. Ebu Hanife’den sonraki isimdir. Bu “akılcı-hadari” anlayışa “Hanefi-Maturidi” anlayış da demek mümkündür. Buradan hareketle şunu hemen belirtmeliyim ki,Hz. Numan’ı tanımadan Hz. Mansur’u tanıyamayız; Hz. Mansur’u tanımadan da Hz. Numan’ı tanıyamayız. Bunlar, birbirinin mütemmimi ve mülazımıdırlar;ayrılamaz,ayrı düşünülemezler. Fıkh’ul Ekber,Kitabu’t Tevhid de!.. Maturidi, akıl ve din münasebetinde zirve isimlerden biri olan Isfahanlı Râgıb gibi aklı asker olarak değil, komutan olarak konumlar. O’na göre aklın iptali, her şeyi iptal eder. Ne mükellefiyet kalır ne de mes’uliyyet. Canlılar âleminin en pisi ve pisliği, ”mubtilûn” yani aklını iptal edenler, kullanmayanlardır. Bunlara istinad eden bir “ömürlülük” peşindedir. Tanrı ile muhataplığın olmazsa olmazı akıldır. Daha sonra da buna bilgiyi, iradeyi, özgürlüğü, sorguyu ilave eder. İlahileşmeye engel olan tüm ön yargıları birer “put” olarak niteler ve yıkmaya çalışır. Akıl ile, istidlâl ile, bilgi ile ilim ile ispatlanmayan şeyi itikat konusu etmez. Bilinçsiz, şuursuz, vukufsuz, ictihadsız, nazarsız bir anlayışı, sahibini aşağılayan bir anlayış olarak görür. Hiçlere, hiçliklere asla iltifat etmez; itiraz eder. İtiraz, akılcı ve hadari anlayışta yeni bir teklife; yeni bir teklif, yeni bir kemâle götürür. “Hâtibu’l Leyl” olanların yani gece odun toplayanların hep karşısındaki isimdir. Maturidi söylemin en önemli bir özelliği de “Câmi’ul fark” bir söylem oluşudur. Farklılıkların bir arada hayat bulmasına imkân sağlamasıdır. Bu özellik çok çok önemlidir. Diğer özellikleri dâhil olmak üzere bu özelliğiyle de toplumun harcıdır. Dolayısıyla Maturidi nazar,harc-ı millet, harc-ı ümmet,harç-ı âlem bir nazardır.Sadece nazarıyla değil tabi ki, manzarasıyla da böyledir yani harc-ı âlemdir. Kelam ve fıkıh ilminde abide isim olan İmam Maturidi’nin din algısı, çoğu yerde ve zamanda ifade ettiğim gibi dinin vatikanlaşmasına engel olan bir algıdır… Vatikanlılık sayılabilecek, “sisifosluk” addedilecek hiçbir hikmetsizliğe, abesliğe yer vermeyen bir algıdır… Nazarıyla döneminin bir Prometheus’udur. Öteki muasırları gibi, aklı ve iradeyi çepere alan düzene kafa tutmuş, karşı çıkmıştır.Ne var ki diğerlerinden farklı olarak sonunda insanoğluna ateşi (yaratıcılığı, bilimi, uygarlığı) vererek bu düzeni sarsmayı başarmıştır. Maturidi dini anlama ve anlamlandırmada olgunun tahliline büyük bir önem verir ve bunun gereği olarak da akıl yürütmenin nüfuz alanını geniş tutar.Bu konuda aşırı akılcıların ve aşırı nakilcilerin düştüğü yere düşmemeye çalışır. Metinlerin lâfzî anlamına hapsedilmiş aklı,yürüyen bir akıl olarak görmediği için buna dikkat eder.Taakkul ile tahayyülün ayırımını çok iyi yapar.O’na göre taakkulun konusu evrenseldir,tahayyülün ki kişiden kişiye değişir.Akletme,hayal etmeden daha önemlidir. Maturidi din anlayışında din,asla bir bedenle ya da bir budunla özdeşleşmez.! Bilmeden koşanın, sormadan edenin rahatsız olduğu bir anlayış varsa, o da “Hanefi-Maturidi” anlayıştır. O gün de bu anlayış, bu “akılcı-medeni” din anlayışı rahatsız etmişti, bu gün de rahatsız etmektedir.Bu Anlayışa göre, eğer okuma ile,kalem ile,yazı ile,kitap ile,evren ile bilişensen;Allah sana şah damarından daha yakındır. Aksi halde ara açıldıkça açılır… Açılan araya da neler girer neler… Aranın açılmaması için, aralıklarda aracılık yaparak palazlananlara fırsat vermemek için şu iki şeyin kiraya verilmemesi şarttır.Biri akıldır, biri de iradedir!Evet,AKIL VE İRADE KİRAYA VERİLEMEZ! Bu İki’nin kiraya verilmesi halinde kiralık olmayan hiçbir şey kalmaz,her şey kiralık olur,birilerince kiralanır.Buna namus da dâhildir. Bir ironik ifade ile çıkmaz sokaklarda kalakalan,birey ya da toplum, açık havaya çıkmak, menzile varmak istiyorsa, işte size Hanefi- Maturidi hazinesi, orada duruyor. Alsın kilidi girsin içeri!.. Ayrıca dilencilik yahut taklitçilik mahsulü bir dinden,daha doğrusu dinsizlikten kurtulup, “sırat-ı müstakim”e ,”dinu’l melik” e değil de “dinullah” a, etmeme ve ekmeliyete doğru inâbede bulunmak isteniliyorsa, bunun yolu işleyen akıl ve elden çıkarılmayacak olan azim ve kararlılıktır.”

Bakmadan Geçme