Veysel Fırat

Anne İsmiyle Cenazeye Verilen Telkin İslam'da Olamaz

Veysel Fırat

Süresi belli bir hayatı sevdiklerimizle yaşarız. Güleriz, eğleniriz, bazen üzülür, bazen seviniriz.  Nihai sona geldiğimizde yine sevdiklerimizle birlikte daracık derin bir çukura defnedilmek üzere gelir, bir daha dünya gözüyle görmemek üzere onlardan ayrılırız.  Adı bile yılan gibi soğuk olan ölüm, bazıları için acıların sonu, bazıları için hüzün kaynağı, bazıları için kurtuluş ama hepimiz için vaat edilen bir buluşmadır. Ölüm kim için ne ifade ederse etsin,  sonuç olarak onun soğukluğu, her zaman hislerimizin en derinliğinde en yoğun şekilde varlığını korumaktadır.

Ölüm kaçınılmaz sondur ya, o son geldiğinde, eşimizi, anne -babamızı, kardeşimizi, arkadaşımızı yani en çok sevdiklerimizi kendi ellerimizle, özene bezene derince kazılmış çukura koyup, üzerine toprak atmayı kendimize görev kabul eder, adeta kendimizle yarışırız. Hayatta iken gözümüzden sakındığımızı kendi ellerimizle toprağa kor, ilk toprağı kendimiz atarız.

Yeterince toprak atılınca toprak altında kalan sevdiğimize telkin verdiğini duyarız.

 "Ey Allah kulu! Ey Zeyneb oğlu! Hayatında inandığın ve devam ettiğin şekilde: "Eşhedü en lâ İlâhe illallah ve enne Muhammeden Resûlüllah" şehadet kelimesini söyle. Şübhesiz cennet hakdır (mevcuttur). Cehennem hakdır, öldükten sonra dirilmek haktır, kıyamet haktır; bunda şübhe yoktur. Yüce Allah kabirlerde olanları diriltip mahşer yerinde toplayacaktır. Sen hatırla ki, Allah'ın Rab olduğuna, dinin İslâm oluşuna, Muhammed Aleyhissalatü vesselamın peygamber olduğuna, kitabının Kur'ân olduğuna, Kabe'nin kıble ve mü'minlerin kardeş olduğuna razı bulunmuş idin." Diye.

Sonra düşünürsünüz neden ‘’Zeynep oğlu’’ diye sesleniliyor da Babasının ismi zikredilmiyor diye. Kendi kendinize verdiğiniz cevap dehşet ötesi. Annesinin Zeynep olduğu bellidir ama babasının kim olduğu kesinlik içinde belli değildir. Sevdiğiniz kişinin babası hakkında soru işaretleri beyninizi kemirir, sevdiğinizin annesi hakkında düşünebileceğiniz en kötü düşüncelere sevk olursunuz. Kardeşinizi defnederken kardeşim olamayabilir ihtimali aklınıza getirilir. Annenize en ağır ithamlarda bulunulur. Bu ithamı sadece siz değil, bütün yakınlarınız boyun bükerek kabul eder. İslam’da böyle bir şey asla olamaz. Burada bir yanlış var.  Cenneti anaların ayakları altına seren bir dinin, kadına bu kadar ağır ithamları reva göreceğini asla kabul etmiyorum.

Peygamberimize de mi böyle telkinde bulunuldu? Saçmalamayın lütfen!

Bu uygulamanın Yahudi geleneğinden geldiğini düşünüyorum.  Yahudilerde soy anada sürmektedir. Yahudi anadan doğmayan biri Yahudi ırkından kabul edilmemektedir. Bu Yahudi geleneğini bize mal edilmesini kabul etmiyorum. Dinimizde böyle bir anlayış yoktur. Hayat boyu babanın soyadını taşıyıp onunla soy süreceksiniz ama ölünce annenin adıyla anılacaksınız. Olacak şey mi bu? Hele sebebi kabul edilecek bir şey mi?

İslam fıkhında Telkin diye bir şey yoktur zaten. Hanefi mezhebinde telkin ne yasaklanmıştır ne de emredilmiştir. Malikilerde ölmek üzere olan bir kişiye verilen telkin mendubken,  ölmüş kişiye verilen telkin  mekruhtur. Şafi ve Malikilere göre de telkin müstehaptır. Kısacası dört mezhebin dördünde de telkin gerekli değildir.  Telkinin verilmesi ya da verilmemesi çok da önemli bir şey değil ama meyyide ‘’Annesiyle’’ hitap edilmesi annelere yapılacak en büyük hakaret ve aşağılamadır.

Diyanet İşleri Başkanlığından ‘’Telkin’’ konusunda düzenleme bekliyorum. Yıllardır kadınlarımıza reva görülen bu algı, hem dinimize hem milliyetimize hem de kültürümüze gölge düşürmektedir.

                                                                                                                             Veysel FIRAT

Yazarın Diğer Yazıları