M. Nurullah Varol

Hz. Salih bölüm 2

M. Nurullah Varol

Sâlih -aleyhisselâm-, kavminin cehâlet ve gafletine çok üzülmüştü. Bir müddet onları terk ederek aralarından ayrıldı. Dönüşünde Cenâb-ı Hak, kavmine, Hazret-i Sâlih’in peygamberlik heybetini gösterdi. Kavmi, O’nun bu heybetinden ürktü.

Sâlih -aleyhisselâm-, kavmin reîsi olan Cenda’nın yanına gitti. Cenda: “–Doğru söylüyorsan seni imtihân edeceğiz!” dedi. “el-Kâtibe” diye bilinen bir kaya vardı. Cenda bu kayayı kasdederek şöyle dedi:

“–Seninle oraya gideceğiz. Senin ilâhın, o kayadan kırmızı tüylü, doğurmak üzere olan dişi bir deve çıkarsın! Yavrusunun rengi de annesinin renginde olsun!”

Kavmi de istihzâ ederek: “–Sütü, yazın serin, kışın sıcak olsun! Bu sütten içen her hasta şifâ bulsun, fakir bir kimse ise fakirlikten kurtulsun!” dediler.

O devirde bu kavim için en kıymetli şey, kızıl renkli deveydi. Bu sebeple Sâlih -aleyhisselâm-’ın kayadan kızıl tüylü bir deve çıkarmasını istemişlerdi.

Bütün Semûd kavmi toplandı. Sâlih -aleyhisselâm-, namaza durdu; Cenâb-ı Hakk’a ilticâ etti.

Kaya büyümeye başladı. Sancılı sesler çıkardı. Ve içinden kızıl renkli bir deve; “Allâh’tan başka ilâh yoktur, Sâlih -aleyhisselâm- Allâh’ın peygamberidir!” diyerek çıktı.

“BUNDAN SONRA REİSİMİZ SENSİN”

Cenda, Sâlih -aleyhisselâm-’ı alnından öptü. Yüz kişiyle birlikte tevhîd akî-desine girdi. Kavmine de şöyle seslendi: “–Ey kavmim! Bu körlük kâfî! Ben kendisinden başka hiçbir mâbûd olma-yan, eşi ve benzeri bulunmayan Allâh’a ve O’nun peygamberi Hazret-i Sâlih’e îmân ettim!”

Puthânenin reisi ise: “–Sihir olan bir şeye ne çabuk meylediyorsunuz! Ben size daha büyüğünü göstereceğim!” dedi.

Böylece, -Cenda’nın kardeşi de dâhil- yeni îmân edecek olanların kalblerindeki meyli değiştirdi. Cenda’nın tâcını, kardeşinin başına koyarak: “–Bundan sonra reisimiz sensin!” dedi.

Cenda ise, evine gitti ve oradaki bütün putları kırdı. Kendisine âit malları da, tevhîd akîdesini kabûl eden mü’minlere taksîm etti. Sert ve keçeleşmiş bir libas giydi. O da tevhîdi tebliğe başladı. Sâlih -aleyhisselâm-’ın baş yardımcılarından oldu.

Îmânsız putperestler, Cenda’ya: “–Yazık sana! Sen de Sâlih’in sihrine kandın!” diyorlardı. Cenda ise, onların dediklerine aldırmıyor ve Sâlih -aleyhisselâm-’ın yanından ayrılmıyordu. Allâh Teâlâ Hazret-i Sâlih’e buyurdu: “Gerçekten onları imtihan etmek için dişi deveyi gönderen Biz’iz. Sen onları gözetle ve sabret!” (el-Kamer, 27)

MÛCİZE BİR DEVE

Sâlih -aleyhisselâm-, ilâhî vahiyle devesi için bir ölçü koydu:  “Ey kavmim! İşte size mûcize olarak Allâh’ın devesi! Onu bırakın. Allâh’ın arzında yesin (içsin). Ona herhangi bir kötülükte bulunmayın; sonra sizi yakın bir azâb yakalar.” (Hûd, 64)

 “Sâlih dedi ki: «İşte (istediğiniz mûcize) bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur; belli bir gün de sizindir. Ona kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azâbı yakalayıverir.»” (eş-Şuarâ, 155-156)

Deve, yavrusu ile beraber otlar ve Allâh’ı tesbîh ederdi. Diğer hayvanlar onun heybetinden korkup kaçardı. Deve hâl diliyle: “–Kim süt isterse, gelsin alsın!” derdi. Semûdlular da gelir, kaplarını doldurup giderlerdi. Deve, su içtikçe tesbîhe devâm ederdi. Sütünü içen mü’minler, şifâ bulurlardı.

MUCİZEYİ VE PEYGAMBERİ İNKRIN EN KOLAY YOLU

SİHİR YLAPYOR

Hazret-i Sâlih -aleyhisselâm-’ın kavmini ıslâh etmek ve onları içinde bulundukları hazin durumdan kurtarmak için gösterdiği gayretler bir netice vermemiş, âsî gürûh peygamberlerine karşı inat ve inkârlarında ısrâr etmişlerdi. Bunun tabiî bir neticesi olarak da ilâhî azâba müstahak olmuşlardı.

Son olarak kendilerine nihâî azap gelinceye kadar üç gün daha beklemeleri bildirildi: “Sâlih dedi ki: «Yurdunuzda üç gün daha yaşayın, (sonra helâk olacaksınız)!» Bu söz, yalan çıkması mümkün olmayan bir tehdîddir.” (Hûd, 65)

Rivâyete göre bu üç gün, Çarşamba, Perşembe ve Cuma idi. İlk gün, yüzleri sararacak; ikinci gün kızaracak; üçüncü gün kararacak; dördüncü gün ise helâk olacaklardı. O gecenin sabâhında acâip hâller oldu. Devenin bastığı yerlerden kan fışkırdı. Yapraklar kızardı. Kuyu suyu, kan kırmızı oldu. Bedbahtların yüzleri sapsarı kesildi.

Deveyi öldüren dokuz kişi:

“Sâlih bize sihir yapıyor! O’nu ve âilesini öldürelim!” dediler.

Onların bu hîlesi âyet-i kerîmede şöyle haber verilmektedir: “Allâh’a yemin ederek birbirleriyle şöyle anlaştılar: «Gece O’na ve âilesine baskın yapalım (hepsini öldürelim); sonra da velîsine (ona arka çıkacak olan kimselere): Biz (Sâlih) âilesinin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz, diyelim.»” (en-Neml, 49)

SALİH PEYGAMBERİN EVİNİ KUŞATTILAR

Sâlih peygambere münkirlerin bu hîlesi haber verildi. O da âilesini ve mü’minleri yanına alarak bu şehri terketti. Böylece hicret hâdisesi de gerçekleşti.

Bu dokuz kişilik azgınlar çetesi, planlarını uygulamak için geceleyin Sâlih -aleyhisselâm-’ın evini kuşattılar. Evin içinde kimseyi bulamayınca şaşırıp kaldılar. Bunun üzerine Cebrâîl -aleyhisselâm- da, Allâh’ın emri ile onları taşlayarak öldürdü. Cenâb-ı Hak buyurur:

 “Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de, kendileri farkında olmadan, onların plânlarını altüst ettik!”(en-Neml, 50)

 “Allâh’ın azabı onları yakalayıverdi. Bunun üzerine şiddetli bir sarsıntı tuttu. Yurtlarında yüz üstü düşüp öylece kaldılar.” (el-A’râf, 78)

Ne kadar inkârcı ve sapkın varsa hepsi de helâk oldu. Şehir bir harâbe hâline döndü.

Sâlih -aleyhisselâm- ve kendisine îmân edenler (tahmînen dört bin kişi) o beldeyi terk ettiler. Âyet-i kerîmelerde buyrulur: “Emrimiz gelince, Sâlih’i ve O’nunla beraber îmân edenleri, katımızdan bir rahmet olarak hem (o günün azâbından) hem de o günün zilletinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin kuvvetlidir, (her şeye) gâlip gelendir.” (Hûd, 66)

 “Îmân edip Allâh’a karşı gelmekten sakınanları, (azâb-ı ilâhîden) kurtardık.” (en-Neml, 53)

Mü’minler beldeyi terkettikten sonra ikinci gün, münkirlerin yüzleri kıpkırmızı oldu. Üçüncü gün ise, simsiyah kesildi. Azâb ne taraftan gelecek diye korku ve dehşet içinde etrâfa bakıyorlardı. Hak Teâlâ, Cebrâîl -aleyhisselâm-’a, onların övünerek yaptıkları ve pek güvendikleri muhkem binâlarının altını üstüne getirmesini emretti. Zâlim kavmin yurtları bir anda yerle bir oldu. Âyet-i kerîmede buyrulur: “İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Anlayan bir kavim için elbette bunda bir ibret vardır.”(en-Neml, 52)

KORKUDAN ÖDLERİ PATLADI

Semûd kavmine, öyle bir sayha geldi ki Fahreddîn Râzî’nin kaydettiğine göre, bu sayhanın şiddetinden hepsinin ödleri patladı ve helâk oldular. Onların bu durumları muhtelif âyetlerde şöyle anlatılmaktadır: “Nitekim, vukûu kaçınılmaz olan korkunç bir ses onları yakalayıverdi. Kendilerini hemen sel süprüntüsüne çevirdik. Artık o zâlimler topluluğu helâk olsun!” (el-Mü’minûn, 41)

 “Zulmedenleri, o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında diz üstü çökekaldılar.” (Hûd, 67)

Semûd kavmi mallarına, zenginliklerine ve sağlam olarak inşâ ettikleri meskenlerine aldanarak kurtulacaklarını sanmışlardı. Fakat kahr-ı ilâhî tecellî edince bunlardan hiçbir fayda göremediler:

 “Onları, sabaha çıkarlarken o korkunç ses yakaladı. (Ve) kazanmakta oldukları şeyler, onlardan hiçbir zararı savamadı.” (el-Hicr, 83-84)

BİZLER İÇİN İBRET NUMÛNESİ

Semûd kavmi, kendilerinden önce helâk edilen kavimlerden gerekli ibreti alamadıkları için kendilerinden sonrakilere ibret numûnesi oldular:“Bunun üzerine azâb onları yakaladı. Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları îmân etmezler. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak gâlib ve engin merhamet sâhibidir.” (eş-Şuarâ, 158-159)

Tefsîrlerde bildirildiğine göre bir kısım kavimler sayha ile helâk edilmişlerdir. Sâlih -aleyhisselâm-’ın kavmi Semûd, bunlardan biridir. Nitekim alttan gelen bir sayha ile kahr-ı ilâhîye dûçâr olmuşlardır. Diğeri Şuayb -aleyhisselâm-’ın kavmidir. Bunlar da, üstten gelen bir sayha ile mahvedilmişlerdir. Bir diğeri ise Yâsîn Sûresi’nde bildirildiği üzere peygamberlerine îmân etmeyen Ashâb-ı Karye’dir.

Kur’ân-ı Kerîm’de kıyâmetin kopuşunun da “Sayhaten vâhideten: Tek bir sayha” ile vukû bulacağı bildirilmektedir. Dolayısıyla zikri geçen kavimlerin helâki bir nevî kıyâmetten bir sahneyi hatırlatmaktadır.

SALİH PEYGAMBERİN TAVSİYELERİ

Sâlih -aleyhisselâm- kavminin helâkinden sonra kendisine inananlara şu tavsiyede bulundu:“Ey kavmim! Şüphe yok ki burası, halkına Allâh’ın gazap etmiş olduğu bir yerdir. Buradan hemen göç ediniz ve Allâh’ın Haremi’ne gidip emânına kavuşunuz.”

Bunun üzerine azâb-ı ilâhîden kurtulan mü’minler ihrâma girdiler, kızıl tüylü develeri yedeklerine alarak yola düştüler. Telbiye getire getire Mekke’ye kavuştular.Mü’minler bir müddet sonra, o harâbe hâline dönüşmüş olan şehre geldiler. Azgınlığın ve inkârcılığın kötü âkıbetini seyrettiler. Mü’min olduklarından dolayı Allâh’a şükrettiler. Hazret-i Sâlih -aleyhisselâm-, mü’minlerle birlikte tekrar hicret ettikleri şehre döndüler. Hayatlarının sonuna kadar da orada kaldılar.

Salih peygamberinde hyatını genel manda inceledik inşaeALAH. Bir sonrki yanımızda Salih (as) sonrası teblik yükünü omuzlyan ve mücaodelsn verin peygamberin hayatı ile devam edeeceğiz.

Yani yazıımızda buluşna kdar selam, muhbbet v edaim dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları