Ali Haydar Koyun

Sahi Aranızda Gören, Bilen Var Mı?

Ali Haydar Koyun

Sağa baktım yok, sola baktım yok…

Önüme, ardıma baktım yok…

Cebime baktım yok, çantama baktım yok…

Ali’ye sordum görmemiş, Veli’ye sordum duymamış…

Ayşe almamış, Fatma çalmamış…

O bilmiyor, bu bilmiyor…

Nereye gider bu, nasıl gözden kaybolur bu…

Kaç yıl oldu arayıp dururum onu…

Bulmak için aşındırmadık yol, çalmadık kapı bırakmadım…

Sanırsınız ki yer yarıldı yerin dibine girdi…

Saklambaç oyunu da oynamıyoruz ki bir yere saklandı diyeyim... Nereye kaybolur bu…

Acaba biri mi aldı? Yoksa çalıp satmaya mı götürdü?

“Şeytan aldı götürdü, satamadan getirdi” tekerlemesini söylesem bir faydası olur mu acaba?

Yoksa Etem Dedeye mi seslenip yardım istesem…

“Etem Dede, Etem Dede,

Gömleği keten dede,

Aradığımı bulursan,

Sana üç göbek atam dede”

Ya da yatırlara, türbelere gidip mumlar mı diksem, adaklar mı dilesem…

Ne yapayım, nasıl edeyim bilemiyorum…

Aval aval bakınıp duruyorum dört bir yana…

Şaşkın ördekler gibi şaşırdım kaldım ortada…

Dönme dolap gibi dönüp duruyorum aynı yerde…

Varıp derdimi meramımı mülki idare amirlerine anlatayım, belki onlar biliyordur aradığımın yerini, bilmeseler de bu derdime meramıma bir çare bulurlar dedim…

Ne de olsa onlar devletin temsilcisi, ne de olsa onlar okumuş yazmış insanlar dedim… Onlar bilmeyecek de kim bilecekti ki dedim…

Vardım kapılarına tek tek çaldım… Çaldığım her kapıda dilim döndüğünce, aklım erdiğince anlatıp sordum…

Ne yazık ki aradığımın nerede olduğunu, nerede bulunması gerektiğini bilmesi gerekenlerden de en ufak bir yanıt bulamadım ve alamadım…

Sizler gördünüz mü dostlar? Sizler nerede olduğunu biliyor musunuz?

Ne dediniz, neyi mi arıyorum?

Sahi sizlere neyi kaybettiğimi, neyi aradığımı söylemedim değil mi?

Eminim sizlerde neyi aradığımı merak edip durdunuz? Gelin neyi aradığımı anlatayım sizlere…

Yaşadığım şehirde gezip dolaşamadığım cadde ve sokaklardaki aşılmaz kaldırımların, kapısından geri gönderildiğim eğitim kurumlarının,

Tedavi için gidemediğim hastanelerin,

Acıktığımda gidip yemek yiyemediğim, çay içemediğim lokantaların, kapısına kadar gidip de içerisine giremediğim için altıma kaçırdığım tuvaletlerin,

İnancımın gereğini yerine getirmek istediğimde içine giremediğim ibadethanelerin,

Sevdiğim renkteki gömlekle pantolonu deneyerek alamadığım mağazaların,

Sağlıklı bir hayat sürdürebilmek amacıyla faydalanamadığım spor tesislerinin,

Eğlenebilmek ve motive olabilmek amacıyla gitmek istediğimde kapısından geri gönderilerek psikolojimin yerle bir edildiği sinema ve tiyatro salonlarının,

Patates torbası gibi kucaklarda taşındığım 4-5 yıldızlı yeni yapılmış otellerin,

Yanımdan her geçtiklerinde binemediğimden arkalarından bakakaldığım minibüs ve otobüs gibi ulaşım araçlarının velhasıl kamuya hizmet veren açık ve kapalı alanların tamamı ile tüm ulaşım araçlarının erişilebilir ve ulaşılabilir olsun diye çıkarılan ancak bir türlü uygulanmayan, uygulanmamak için de sümen altı edilen 5378 sayılı Engelliler Kanununu arıyorum…

Bugün 10-16 Mayıs tarihleri arasında anılan ve sözde “kutlanan” Türkiye Engelliler Haftasının ilk günü.  Bugün yurdun dört bir yanında yapılacak etkinliklerde seçilmiş siyasiler ile atanmış idarecilerin bol bol “sizleri seviyoruz”, “sizler bizim başımızın tacısınız”, “eksiklerimizin farkındayız”, “en büyük engel sevgisizliktir” vb gibi sözlerle nutuk çekerek konuşacaklar.   

Şimdi buradan bir defa daha onlara ve sizlere sesleniyorum. Sahi aranızda uygulanmayan bu kanunu gören ve yerini bilen var mı?

Yazarın Diğer Yazıları