Turgut Özal Vefatının 25. Yıl Dönümünde Malatya'da Anıldı

Vali Ali Kaban, Türkiye Cumhuriyeti’nin 8’nci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, vefatının 25. yıl dönümü dolayısıyla gerçekleştirilecek anma etkinlikleri kapsamında düzenlenen törene katıldı. 
Türkiye Cumhuriyeti’nin 8’nci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı anma programına Vali Ali Kaban, Eski Bakanlardan Metin Emiroğlu, 2. Ordu Kurmay Başkanı ve Garnizon Komutanı Tümgeneral Asım Kocaoğlu, Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, İl Emniyet Müdürü Dr. Ömer Urhal, İl Jandarma Alay Komutanı J.Alb. Şerafettin Yılmaz, Baro Başkanı Enver Han, protokol, STK temsilcileri ile Öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.  

Vali Ali Kaban ve beraberindekiler Malatya Turgut Özal Tıp Merkezinde gerçekleştirilen resim sergisinin açılışı ve 8’nci Cumhurbaşkanı Turgut Özal Anıtı önüne karanfil bırakılmasının ardından Turgut Özal Tıp Merkezinde bulunan Turgut Özal Müzesi'ni gezdiler. Protokol üyeleri burada Özal'a ait kişisel eşyaları inceleyerek yetkililerden bilgi aldı. Daha sonra müze anı defterini imzalayan Vali Ali Kaban bir konuşma gerçekleştirdi. Vali Ali Kaban, "Aramızdan ayrılışının 25. yıl dönümünde yenilikçi, aydın, çağdaş dünyanın imkânlarıyla milli değerlerimizi buluşturarak kendi ifadesiyle 'Çağ Atlayan Türkiye' düşüncesini ortaya koyan ve ülkemize sunduğu sayısız hizmetlerle yakın tarihimize ismini altın harflerle yazdıran Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin 8’nciCumhurbaşkanı Turgut Özal'ı rahmet ve minnetle yâd ediyorum. O, yüzü daima gülen, halkın içinde ve halktan biri olan, çok yönlü bir düşünce ve aksiyon adamıydı. Gerek Muhterem Malatyalılar, gerek Aziz Türk Milleti onu hiç unutmayacak, her dem taze tuttuğu hatıralarıyla onu kalbinde yaşatacaktır. Ruhu şad, mekânı cennet olsun" şeklinde konuştu.

Daha sonra Vali Kaban ve beraberindekiler Turgut Özal Kongre Kültür Merkezi'nde "Turgut Özal" konulu konferansa katıldılar. Konferans öncesi Turgut Özal büyük bir ideal olduğunu ifade eden Malatya Valisi Ali Kaban; “Bir tarafta bugün andığımız kıymetli Cumhurbaşkanımızın vefatı dolayısıyla duyduğumuz hüzün ama bir taraf da bizim o gençlik yıllarımızın hüznü ikisi bir arada. İnsan belli bir yaşa gelince geçmişle ilgili olan duygular daha da depreşiyor. O dönemin sizin gibi gençken bizler üniversite yıllarında Türkiye’nin o müthiş değişimini belki fark etmiyorduk, çünkü bunun henüz iktisatta, siyasette, toplum psikolojisinde, uluslararası ilişkilerde karşılığı nedir, bilecek durumda değildik. Ama hissediyorduk ki, ülke değişiyor. Her değişim zordur, her değişim acılıdır. Çünkü üstümüzdeki bir kıyafeti çıkarıp bir başkasını giymek kadar kolay değildir. Bu bir anlamda derimizden bir parçanın kopup yerine yeni bir parçanın gelmesi gibidir. Bir organımızın yenilenmesi gibidir. Mutlaka o dönemde bize göre daha yaşlı olan büyüklerimizin o değişimle bir kısım sıkıntılar çektiklerini hissedebiliriz. Fakat bu değişimler sonradan anladık ki, aslında ülkemizin çok hayrına olacak değişimlermiş. Bunu özellikle 89’da Sovyet Rusya’nın çöküşü ile birlikte ortaya çıkan demir perdedeki çöküş ve sonrasında yaşanan o çok büyük vakum. O vakumun içine çektiği ülkeler, insanlar, olaylar ve neticede ortaya çıkan çok büyük acılar göz önüne alındığında, o yıllarda yapılan değişimlerin ülkeye aslında böylesi dünyada yaşanacak büyük bir değişime hazırladığı sonucunu yaşayarak gördük. Hakikaten karma ekonomi dediğimiz dönemin, demir perde dışı ülkelerle, demir perde ülkelerinin uyguladığı ekonomi dışında bir orta yol gibi görülen bir ekonomiden çıkıp daha liberal, daha özel sektörün öne çıktığı bir yapıya geçişin yıllarıydı o yıllar. Seksenlerin sonunda, sonra çok daha büyük bir değişim oldu. Büyük Türkiye hayali tekrar gündeme geldi. Türkiye çünkü ayaklarının üstünde durmaya başlamıştı o yıllarda. Artık kendine güveni gelmişti. Yokluklar adeta karneyle temel ihtiyaç maddelerinin alınması süreci bitmişti. O günlerde hakikatten büyük Türkiye hayalinin Adriyatik’ten Çin denizine diye tarif edilen sürecini ortaya atmıştı. Orada hala gün ışığına çıkmamış öylesine önemli bilgiler var ki bir gün herhalde açığa çıkacaktır onlar. En önemlisi de o son seyahate onu ifade ediyor idi. Bir tarafımız Türk, Türk dünyası ile bağımız var. Bir tarafımız Müslüman Ortadoğu ve uzantısındaki bütün sistemlerle bağımız var. Bu Müslüman tarafı da açığa çıkarıp, ortaya koyup ikisini birleştiren çok büyük idealdi o. Verilen raporların bir sonucuydu. İşte onu hayata geçirebilmek için anlıyoruz ki hayatını verdi. Ama bu tekerlek bir kere dönmeye başladı. Rahmetle anıyoruz. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Ama tekerlek şimdi daha güçlü bir şekilde yürütülüyor. İnşallah Türkiye tarihte olduğu gibi gelecekte de hem bir tarafıyla Türklüğünün hem bir tarafıyla İslamlılığının birleştirildiği çok büyük bir yere doğru evrilerek gidiyor. Şükür ki biz zorda olsa o değişimleri hala hazırda devam eden değişimleri görüyoruz. Bunların tanığıyız, inşallah siz gençler bunların tanığı olarak ileride daha güzel günlerde, daha güzel zamanlarda, daha güzel gençlere daha güzel bir Türkiye’de daha iyisi ile bunları anlatacaksınız” dedi.
Konuşmaların ardından Eski Milli Eğitim Bakanlarından ve Turgut Özal'ın yakın çalışma arkadaşlarından biri olan Metin Emiroğlu, "Turgut Özal" konulu konferans verdi.
 

Bakmadan Geçme