• Haberler
  • 'Çocuğun Güveni İstismar Edliyor '

'Çocuğun Güveni İstismar Edliyor '

Turgut Özal Tıp Merkezi Çocuk Psikiyatri Bölümünden Doç. Dr. Nusret Soylu, çocuk istismarı konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Son günlerde sıkça gündeme gelen çocuk istismarına yönelik konuşan Doç. Dr. Nusret Soylu 'İstismarlarının bü

Turgut Özal Tıp Merkezi Çocuk Psikiyatri Bölümünden Doç. Dr. Nusret Soylu, çocuk istismarı konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Son günlerde sıkça gündeme gelen çocuk istismarına yönelik konuşan Doç. Dr. Nusret Soylu “İstismarlarının büyük çoğunluğunun mekân olarak bakıldığında çocuğun kendini güvende hissettiği günlük hayatını geçirdiği ortamlarda oluyor, çocuğun güveni istismar ediliyor” dedi.
“Çocuğun Güveni İstismar Ediliyor"
Çocuğun cinsel istismarının maalesef çok yakındaki güvendiği kişiler tarafından yapıldığını belirten Doç. Dr. Nusret Soylu, “Konuyla ilgili 1200 civarında cinsel istismar mağdurunun dâhil edildiği bir çalışma var. Bu çalışmaya göre % 70’in üzerinde istismara uğrayan çocuklar yakın çevreden birileri tarafından istismara uğruyor. Çocuğun bildiği, tanıdığı kişiler olduğu gibi bu aileden de olabiliyor. Bu okulda öğretmeni olabiliyor. Bazen bir komşusu, bazen bir akrabası, amcası, dayısı, kuzeni vb. tarafından böyle bir şeye mağdur kalabiliyor. Burada çocukla kurulan güven ilişkisi kullanılmış oluyor. Büyük oranda istismarcının çocukla kurduğu güven ilişkisi hem çocuğu istismara sürüklüyor, hem de istismarcının kendini gizlemesine, korumasına neden oluyor. ‘Bunu kimseye söyleme, anlatma, anlatırsan şöyle olur’  şeklinde konuşarak, güven ilişkisini kullanarak istismarın ortaya çıkmasını engelliyor” diye konuştu.
“Cinsel İstismar Çocuklarda Psikolojik Etki Bırakır’’
Cinsel istismarın ruh sağlığı üzerinde ciddi tahrip edici etkileri olduğunu söyleyen Nusret Soylu,  “ İstismar sonrası gelişen ruhsal bozukluklar dediğimizde travma sonrası stres bozulması %40-50 arasında olduğu görülüyor. Cinsel istismara uğrayan çocuklar travmaya maruz kaldıklarında hayatlarında çok ciddi anlamda olumsuzluklar ortaya çıkar. Olayı unutamama, sürekli olayı tekrardan yaşama, rüyalarında görme, kaçınma davranışları, olay yerinden uzak durma, ani irkilmeler gibi problemler yaşıyorlar. Bu tür belirtilere travma sonrası stres bozukları diyoruz. Aynı zaman da majör depresif bozukluklar da çok görülüyor. Özellikle kronik süreğen bir istismarsa ya da istismarcı aile içindeyse hatta istismara çocukluktan beri maruz kalmışsa majör depresif bozukluklar çok sık görülür. Benlik saygısında azalma, dikkat problemleri, intihar düşünceleri, iştahla ilgili sorunlar görülebiliyor. Hırsızlık, fiziksel olarak eşyalara zarar verme, insanlara zarar verme gibi bazı davranış bozuklukları da gözlemleyebiliyoruz. Daha küçük çocuklarda yaşıyla ters orantılı cinsel içerikli oyunlar oynaması, panik ataklık ve konvansiyonel bayılmalar oluyor”  dedi.
“Adli Bilgilendirme Önemli”
Adli bilgilendirmenin önemli olduğunu dile getiren Soylu, “ Bazen bir istismar olduğu zaman çocuklar bunu bir öğretmeniyle, ailesiyle, gitmiş olduğu çocuk psikiyatriyle paylaşabilmektedir. Kamu görevini yerine getiren kişilerle bu olayı çocuk paylaştığında yapılması gereken ilk şey çocuğu tekrarlanabilecek istismardan kurtarmak ve çocuğun istismara maruz kalmasını engellemek için gerekli adli bildirimi yapmak olmalıdır. Bu adli bildirimler hukuki bir zorunluluktur. Tabi adli bildirimle ilgili olarak özellikle bu alanda çalışan insanların ciddi tereddütleri olmaktadır. İnsanlar ‘Nasıl yapacağız? Nasıl edeceğiz? Olay duyulursa ne olur? Ben hedef olur muyum?’ şeklinde düşünürler. Bazen de aileler çocuğun isminin duyulmasını istemeyebiliyorlar. Bu konuda bir direnç oluyor. Olay kapatılmaya çalışılıyor. Ancak ne olursa olsun işbirliği içerisinde adli bildirim yapılmalıdır. Çünkü yapılan birçok çalışmada adli duyurunun çocuk leyine sonuçlandığını görmekteyiz. Çocuğun ruhsal belirtileri daha da hafifler. Aile çocuğunu istismarcıdan kaçırarak kurtarmaya çalışsa da bu başka çocukların istismara uğramasını engelleyemez” şeklinde konuştu.
“Özel Bölge Kavramı Çocuklara Öğretilmeli’’
Çocukların erken yaşlarda, uygun bir şekilde eğitim alması gerektiği konusuna dikkat çeken Doç.Dr. Soylu, “ Özellikle çocuklara özel bölge kavramını öğretmek, özel bölgelerinin onlara ait olduğunu söylemek, bu bölgelere kimlerin bakamayacağını, dokunamayacağını belirtmek ve böyle bir durumla karşılaştığında neler yapacağını, kendisini nasıl koruyacağını açıklamak büyük önem taşımaktadır. Bazen bu eğitimler uygun bir şekilde yapılmıyor. Aileler çocukları bu konuda sürekli uyarır fakat bu durumlar çocukların merakını uyandırabilir, olumsuz etki yaratabilir. Bu eğitim doğru verildiğinde çocukları korumak mümkündür” dedi.
“Anne baba suçlayıcı olmamalı’’
Kültürümüzden dolayı büyüklere karşı gelemediğimizi bu durumun çocuğun yetişkine direnmemesine ve karşı çıkmamasına neden olduğunu dile getiren Turgut Özal Tıp Merkezi Çocuk Psikiyatri Bölümünden Doç. Dr. Nusret Soylu, “Bunu değiştirmek gerekiyor. Çocuklar kendine yapılmasını istemediği şeylere karşı büyüklerine itiraz edebilmelidir. Ailelerin çocukların karşı verdiği tepkiler çok önemlidir. Basit bir düşme olayında bile çocuklarını suçlayan, kızan bağıran hatta bir tokatta kendisi vuran ebeveyn çocuğa şu mesajı vermektedir: Sen hata yaptığında suçlu olan sensin. Bu nedenle çocuklar istismara maruz kaldığında da kendilerini suçlayacaklardı. Ailenin kendilerine sahip çıkmayacağını düşüneceklerdir. Bu yüzden sağlıklı iletişim önemlidir”  diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Bakmadan Geçme